Çocukları her şeyden çok sevdiğinizi söylüyorsunuz ama bizim geleceğimizi çalmaya devam ediyorsunuz!
Yukarıdaki cümleyi söyleyerek ülkeleri temsil eden bürokratlara ‘ayar veren’ bu genç kızın adı Greta Thunberg. BM İklim Zirvesi’ne
katılan İsveçli Greta, iki hafta süren dev organizasyonun küçük bir parçasıydı. Ancak dünyaya verdiği mesajla sorunun ne kadar
büyük olduğunu en çarpıcı şekilde anlatan isim oldu. Türkiye ise zirve boyunca istediğini alabilmek için çok çaba gösterdi ancak talebi
karşılık bulmadı. İnsanlığın geleceğini şekillendiren kararların konuşulduğu toplantıyı hiçbir detayı atlamadan takip ettik.
Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi, 1992’den bu yana her yıl farklı bir ülkede yapılıyor. Bu yılki adres Polonya’nın Katowice kentiydi. Türkiye her yıl bu toplantılarda yerini alıyor. Üstelik bu kez beş bakanlıktan 60 delegeyle katıldı. Konumumuz ise çok farklı.
1992’de ilk imzalar atılırken Türkiye kendi talebiyle ‘gelişmiş ülkeler’ arasında yer aldı. Ancak ilk zamanlar iklim değişikliğiyle mücadele konusunda ortak fonlar oluşturulacağı, gelişmiş ülkelerin ortaya milyarlarca dolar para koyacağı bilinmiyordu. Türkiye, 100 milyar dolarlık ‘Yeşil İklim Fonu’na para koymuyor ve gelişmiş ülkelerle birlikte bulunduğu bu havuzdan faydalanamıyor. Bu yıl Türkiye’nin asıl amacı, konumunu değiştirip ‘gelişmekte olan ülkeler’ arasında yer alarak destek mekanizmalarına erişebilmekti.
Sözler tutulmadı
Aslında üç yıl önce yapılan Paris İklim Anlaşması’nda Türkiye’ye sözler verilmişti. Hatta Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve Almanya Başbakanı Angela Merkel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak bu işi çözeceklerini söylemişti. Türkiye de süreci tıkamamak için Paris Anlaşması’nı imzalamıştı. Ancak sözler tutulmadı ve Türkiye’nin pozisyonu değişmedi. Haliyle Katowice’deki 60 Türk delegenin en büyük uğraşı da bu oldu.
Zirvenin amacı, tüm ülkelerin çeşitli vaatlerde bulunduğu ve 2020’de yürürlüğe girecek Paris Anlaşması’yla ilgili bir ‘kural kitabı’ oluşturmaktı. Türkiye de 2030’da emisyonlarını artıştan yüzde 21’e kadar azaltım hedefi bildirdi (yıllık 1 milyar 200 milyon ton yerine 900 milyon ton).
Konferans bitti, Türkiye diğer 197 ülkenin tek tek ikna edilmesini gerektiren talebi için elinden geleni yaptı ancak reddedildi. Bundan sonra ne olacağı henüz belli değil. Ancak sorunun 2020’ye kadar çözülmesi şart. Aksi halde dünyadaki diğer ülkelerle birlikte hareket etmeyen bir konuma düşeceğiz.
Delegasyonun başındaki isim, Çevre ve Şehircilik Bakanı Yardımcısı, Başmüzakereci Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar’a göre, Paris Anlaşması’nı TBMM’den geçirmek bir dakikalık iş. Ancak Türkiye’nin bu kredileri kullanması için önünün açılması gerekiyor.
İki hafta süren zirvede renkli görüntüler vardı. Açılışta, ‘Terminator’ olarak tanıdığımız ünlü aktör ve eski Kaliforniya Valisi Arnold Schwarzenegger konuşma yaptı. Konferans salonunun içinde ve dışında binlerce çevrecinin eylemleri vardı. Yüzlerce ana oturum ve yan etkinlik düzenlendi. Bunlardan biri de 15 yaşındaki İsveçli Greta’nın konuşmasıydı.
Asperger sendromuyla mücadele eden bu genç kız, konferansa kendi ülkesindeki eyleminden ötürü getirilmişti. İklim sorununa çözüm bulunmasını istediği için ağustosta Stockholm’de parlamento önünde başladığı oturma eylemini seçim tarihi 9 Eylül’e kadar sürdürmüş, tüm dünyanın dikkatini çekmişti.
http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/zirvedeki-yalniz-ulke-41053217
‘Gerçek güç halka aittir
Greta konuşmasına ülkesinin çok küçük olduğunu ancak fark yaratmak için hiç kimsenin çok da ‘küçük’ olmadığını söyleyerek başladı. Bunu yapmanın yolunun da açıkça konuşmak olduğunu anlattı.
“Popüler olmak umurumda değil, ben iklim adaletini ve yaşayan gezegeni umursuyorum” diyen genç kız, karşısındaki binlerce bürokrata şunları söyledi:
Medeniyetimiz, çok az sayıda insanın devasa paralar kazanmaya devam edebilme fırsatları için kurban ediliyor. Biyosferimiz benim ülkem gibi ülkelerdeki zengin insanlar lüks içinde yaşayabilsin diye kurban ediliyor. İşte bu, az sayıda kişinin lüksü için bedel ödeyen pek çoklarının ıstırabıdır.
2078’de 75’inci doğum günümü kutlayacağım. Eğer çocuklarım olursa belki o günü benimle geçirecekler. Belki bana sizi soracaklar. Belki harekete geçmek için hâlâ vaktiniz varken neden hiçbir şey yapmadığınızı soracaklar. Çocuklarınızı her şeyden çok sevdiğinizi söylüyorsunuz. Ama yine de onların geleceğini çalmaya devam ediyorsunuz...
Siz politik olarak mümkün olana değil, yapılması gerekenlerin ne olduğuna odaklanana kadar hiç umut yok. Krize bir krizmiş gibi muamele etmediğimiz sürece çözemeyiz. Bizim fosil yakıtları yerin altında tutmaya ve eşitliğe odaklanmaya ihtiyacımız var. Ve eğer sistemin içindeki çözümler bulunamayacak kadar zorsa o zaman belki de sistemin kendisini değiştirmeliyiz.
Buraya dünya liderleri bize aldırsın diye yalvarmaya gelmedik. Geçmişte bizi görmezden geldiniz, yine geleceksiniz. Sizin bahaneleriniz tükendi, bizimse zamanımız tükeniyor. Buraya beğenseniz de beğenmeseniz de değişimin gelmek üzere olduğunu bildirmek için geldik.
Peki bu etkili konuşma gerçekten de Greta’ya mı aitti yoksa ona ezberletilen bir metin miydi? Bunu sormak için birkaç gün konferans salonlarında aradım onu. Sonunda babasıyla birlikte yakaladım. Benimle konuşmak için önce babasından izin istedi, sonra akıcı İngilizcesiyle başladı: “Beni bıraksalar parlamentonun önünde çok daha uzun süre oturacaktım, zirvede çok daha fazla konuşacaktım.”
İşte o zaman bütün bu vurucu cümlelerin ona ait olduğuna emin oldum. Greta bununla da kalmadı, zirvenin son günü ‘hemen şimdi’ bir şeyler yapılması gerektiğini güçlü bir şekilde bir kere daha anlatabilmek için çocuklara çağrı yaptı. Bu çağrı karşılık buldu; onu dışarıda yaşıtları, içeride sivil toplum örgütleri destekledi. Onlar sayesinde Polonya’dan içim umut dolu ayrıldım.
Maldivler’in feryadı: Ölmeye hazır değiliz!
İklim değişikliğinden en büyük zararı görecekler arasında ada ülkeleri başı çekiyor. Bu yıl konferansa katılan ada ülkelerinden biri Maldivler’di. 1200’den fazla adadan oluşan Maldivler, deniz sularının yükselmesiyle yeryüzünden silinecek ülkeler arasında ilk sıralarda. Ülkenin, iki yıl önce darbeyle devrilip hapsedilen eski cumhurbaşkanı Muhammed Naşid de bir konuşma yaptı. Sözlerine “Ölmeye hazır değiliz” diye başlayan Naşid, şunları söyledi: “İklim krizinin ilk kurbanı olmayacağız. Bunun yerine, başımızı suyun üstünde tutmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. İklim değişikliği bizim için bir ulusal güvenlik sorunudur. Son IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporu kristal netliğinde. Küresel ısınmayı 1.5 dereceye kadar stabilize etmek için emisyonların 12 yılda yüzde 45 azaltılması gerekiyor. İklim değişikliği zaten üzerimizde; hava durumu değişiyor, mercan resifleri ölüyor, su kirliliği artıyor. Ama bu, pes edeceğimiz anlamına gelmez. Maldivler yaşayan bir ekosistemdir, ölmesine izin veremeyiz.”
Al Gore’dan dünyaya ciddi uyarı
Zirvenin konuşmacılarından biri de eski ABD Başkan Yardımcısı ve Nobel Ödülü sahibi Al Gore’du. Gore, dünyanın her yerinde iklim değişikliği etkilerinin nasıl olduğunu tek tek fotoğraf ve verilerle aktararak artık zaman kalmadığını ve bir an önce önlem alınması gerektiğini söyledi. Bürokratlara çok iş düştüğünü belirten Al Gore, onları hemen harekete geçmeleri konusunda ciddi bir dille uyardı.
Amazonların güçlü sesi: Sonia
Konferans boyunca dikkat çekici isimlerden biri de Amazonlar için mücadele veren Sonia Bone de Sousa idi. Brezilyalı aktivist, herkesin bu bölgedeki sorunları konuştuğunu ancak kimsenin bir şey yapmadığını söyledi. Bu nedenle geçen seçimlerde ülkenin başkan yardımcısı adayı olduğunu anlatan Sonia, iklim değişikliğinin Amazonlara birçok farklı açıdan zarar verdiğini, nehirlerin kuruduğunu, ağaçların yok olduğunu, mevsimlerin değiştiğini dile getirdi. Brezilya’nın bir yerel bölgesinde yaşadığının altını çizerek, “Amazonların kalbindeki projeler ve kaçak kesimler nedeniyle yaşanan ormansızlaşmayla beraber yerlilerin yaşam alanları yok oluyor” dedi.
YORUMLAR