Orhan Gorbon (44) Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji mezunu. Çocukluk yıllarından bu yana Türkiye’deki yarışlar dışında yurtdışında birçok açıkdeniz yarışına katılmış başarılı bir yelkenci... Onun için yelken yapmak dünyayı da denizden dolaşmanın farklı bir güzel yolu. Bugüne kadar 24 limanda ve birçok yarışta yelken açarak 5 bin deniz mili yol kat etti, onlarca ülkeyi gezdi.
Serkan Ocak / serkan.ocak@hurriyet.com.tr
Yelkenle ne zaman tanıştınız?
Ailem yelkenciydi ve bu konuda kendimi şanslı hissediyorum. Büyükbabam 1930’da daha 15-20 yaşlarında yelken yapıyormuş. Babam ve amcam da yelkenciydi. Haliyle doğuştan geliyor bu aşk... Bir teknemiz vardı, onla bu işe bulaştım. Sonrasında sürekli aile tekneleriyle Kalamış’ta yarışmaya başladım. Basket de oynardım, kayakla da ilgilenirdim ama yelkencilik hep ön planda olurdu. Sonra seyahatlerim başladı.
İlk yarışınız hangisiydi?
O zamanların en heyecanlı aktivitesi temmuz ayında yapılan İstanbul-İzmir yarışıydı. İlk yelken maceramla da bu yarışla tanıştım. Bir de 1993’te Bülent Atabay bana çok yardım etti. 1993’te İngiltere’de Amiraller Kupası gibi bir yarış vardı. İngiltere takımı Bülent Bey’in teknesini kiralamak istedi. Benim tekneye olan aşkımı gören Bülent Bey, İngilizlere “bir şartla size tekneyi kiralarım” demişti; “Orhan’ı da alırsanız...” 1993 yazını Güney İngiltere’de geçirdim. Harika bir tecrübeydi...
Sonra hayatınızda bir yaşam biçimi haline mi geldi?
Evet... Güney İngiltere’de bu konuyla ilgili her şeyi görünce benim için okul gibi bir deneyim oldu. 21 yaşında arkadaşlarım Bodrum’da eğleniyorken, ben sabah kalkıp yağmurda koşuyordum. Çünkü fiziki bir kondisyon da gerekiyor. Hayatımın dönüm noktasıydı bu kupada olmak... Sonra 1995’te ABD’ye master yapmaya gittim. Orada da rahat durmadım tabii. Arkadaşımla beraber bir ev tuttuk, sonra ne kadar yelkenle ilgili dergi varsa hepsini aldım. Dergilerdeki bütün telefon numaralarını arayarak “Ben Türk’üm, 23 yaşındayım, yelken yapmak istiyorum. Daha önce İngiltere’de yarıştım” dedim. Biri geri dönüş yaptı ve New York’ta da bu deneyimi tattım. Amerika’da her hafta sonu yarışlara katıldım.
Hangi açıkdeniz yarışlarına katıldınız?
British Admiral’s Cup’tan sonra 1998’de Annapolis - Newport yarışında ilk kez okyanusa açıldım, 2001’de Newport - Bermuda yarışında hayatımdaki en unutulmaz deneyimleri yaşadım. Bu yarışa katılan tek Türk benim. Özellikle Golf Stream’dan geçmek inanılmazdı. Suyun sıcaklığı ve farklı canlı türlerinin arasında kendinizi inanılmaz derecede mutlu hissediyorsunuz. 2006’da America’s Cup Jubilee and Fastnet yarışı, 2014’te Cannes-İstanbul Double Handed Figaro yarışı, 2014’te ise Giraglia Rolex Cup yarışlarına katıldım.
Farklı limanlarda bulundunuz mu?
24 farklı limanın dokusuna karıştım. San Remo, Genoa, Monaco, Grand Motte, St. Tropez, Cannes, Palermo, Messina, Andros, Cowes, Lymington, Southampton, Venedik, New York, Newport, Annapolis, Miami, Key West, San Francisco, Block Island, Larchmont, Mamaroneck, Durban (Güney Afrika)... Ama hem Fasnet hem de oradaki yarışın benim için yeri ayrı...
Fasnet‘in özelliği nedir, biraz orayı anlatır mısınız?
Fasnet, İrlanda’nın güneyinde bir kaya parçası. İngiltere’deki yelkenciler kendilerine bir yarış yaratmışlar ve bu kayanın etrafından dönüyorlar. İngiltere’den İrlanda’ya... Bu yarış dünya turu hariç “Yelkenciliğin Everest’i” dedikleri bir yarış. Yalnız bu yarış oldukça zordur. Dört-beş metre gelgit var ve akıntının gücü dört-beş mil... Öte yandan Fasnet ile ilgili iki enteresan durum da var. Dünya yelken tarihinin en acı faciası burada yaşandı. Fırtınadan dolayı 15 kişi öldü.
Sizi en çok etkileyen yer neresi oldu?
Güney Fransa çok etkileyici. Özellikle Marsilya. Şehir merkezi değil ama liman kenti olması beni çok etkiliyor. Oradaki herkes denizci...
Gezince ne hissediyorsunuz?
Yelkencilik çok güzel çünkü tabiatla alakalı... Okyanusun ortasında dünyanın güzelliklerine bakmak, o büyülü atmosferde kaybolmak inanılmaz bir şey. Aslında yelkencilikte kardeşlik hissiyatı vardır. Baktığınız zaman deniz ortasında 10-15 kişiyiz ve hepimiz birbirimize muhtacız. Denizde insanları tanımak da inanılmaz...
YORUMLAR