900 müzesi ve 120 tiyatrosu bulunan dev bir sanat kenti burası. Ancak sanat ruhunu anlamak için günlerce müzelerde dolaşmanıza, oyun izlemenize ya da filarmoni orkestrasını dinlemenize gerek yok. Bir zamanlar Stalin, Lenin ve Troçki’nin uğradığı ‘Cafe Central’da birkaç saat geçirmeniz kente âşık olmanıza yeter de artar bile...
Serkan Ocak / serkan.ocak@hurriyet.com.tr
Türkçe konuşan Viyanalı rehber Holger Fertinger’in arkasında iki gazeteci koşturuyoruz. O anlatıyor, biz hayranlıkla dinliyor ve not alıyoruz. 23 bölgeden oluşan Viyana’nın merkezindeyiz. ‘1. Bölge’, Viyana’nın tam kalbi. 150. yılını kutlayan Yüzük Caddesi (Rinsstrasse), Ayna Sokak (Spiegelgasse)... Bonbonier; 1920’den kalma, şimdilerde bar olan bir genelev... İçeride atmosfer tarih kokuyor. Garsonların kıyafetleri 1920’lerden... Biraz ileride 100 yıllık ‘Fledermaus’. Tango ve kabare gecelerinin adresi...
Ülkenin en büyük katedrali; ‘Aziz Stefan’... Üzerindeki Osmanlı top mermisi halen duruyor. Viyana’nın İstiklal’i ‘Karntner’... Beethoven’ın 5. Senfoni’yi yazdığı müze ev... Büyük ama büyülü bir koşuşturmacanın içindeyiz. Zaman az, gezilecek yer çok... Yazılacak onca yer var ancak birkaç güne yayılan bu sıkıştırılmış Viyana keşfinden aklımda en çok kalan yeri anlatmak istiyorum: Cafe Central...
USULCA LAURA’YA FISILDAYIN
Viyana’ya seyahat etmek için en güzel mevsimlerden biri ilkbahar. Yaz aylarına göre ilkbaharda turist sayısı nispeten daha az. Müzelerin, galerilerin, kafelerin önünde çok uzun kuyruklar yok. İstanbul’daki gibi bir hava var... Ne sıcak bunaltıyor ne de soğuk titretiyor. Tek yük, çantamdaki yağmurluk...
Ayaklarımıza karasular inmiş, not defterinde sayfalar azalmış bir şekilde attık kendimizi Cafe Central’a... Önce girişte bekliyorsunuz. Şanslıysanız kısa sürede sıra geliyor. Ortalama bekleme süresi 30 dakika...
1876’dan bu yana açık. İçerisi bir pastane/restorandan daha çok bir sanat galerisini andırıyor. Garsonlar sizinle hemen ilgilenmeyebilir. Olsun! Bozulmayın hemen. Piyanonun sesine verin kendinizi. Duvarlara bakın, tabloları inceleyin... Sanırım Leopold Müzesi’ndeki Klimt’in eserlerinden daha uzun süre baktım buradaki tablolara... Sonra pasta vitrinine yönelin. Sorun tek tek... Muhtemelen çoğunu daha önce hiç görmediniz, duymadınız. Hiç denemediğiniz birini sipariş edin. Pişman olmazsınız. Yemekleri de eşsiz. Kendi kitapları bile var, müzik CD’leri olduğu gibi... Eğer hâlâ kimse uğramıyorsa yakasında Laura yazan kadın garsonu bulmaya çalışın. Size hemen kibarca yardımcı olacaktır.
NE KADAR ESKİ OLSA DA GELENEK AYNI
Aslında bir yorgunluk kahvesi içip kalkma niyetindeydim. Öyle olmadı. Elbette ününü okumuş, işitmiştim buranın. 5-10 dakika değil, birkaç saat vakit geçirdim.
Dışarıda uzun kuyrukların oluşmasına, günün her saatinde yoğun olmasına karşın içeri girdiğinizde o yoğunluktan eser kalmıyor. Masaların arasındaki boşluk, en az tarihi kadar etkileyici. Bir yandan kahvesini içip, diğer yandan kafedeki aylık dergilere bakan, günlük gazeteleri okuyan onlarca kişiden kimse rahatsız olmuyor. Bir kahve içip saatlerce otursanız dahi hiçbir garsonun tavizkâr bakışlarını üzerinizde hissetmiyorsunuz.
Ayrıca diğer bölgelerde turistik olmayan caddelerdeki küçük bir kafede içtiğiniz aynı kahve ile buradakinin arasında en fazla 0.50 cent bir fark var. Bu yazıyı yazmadan birkaç saat önce Sultanahmet’te bir tabak soğuk bir güvece ve kurumuş bir pilava 31 TL vermiş biri olarak nedense bunu yazma gereği hissettim.
LADİSLAV BOZULUYOR FOTOĞRAF ÇEKMEYİN!
Sandalyenize oturup gözlerinizi kapattığınızda piyanonun başında smokiniyle Ladislav Olak çaldıkça sizi geçmişe götürecek. Kim bilir, o koltukta tam bir asır önce Stalin oturmuştu. Belki yan masalardan birinde de Stalin’le verdiği mücadeleyi kaybedip sürgün edilen Troçki... Kim bilir ya da Freud... Piyanoya yaklaşıp fotoğraf çekmeyi denemeyin, Ladislav şarkıyı yarıda kesip eliyle ‘çekmeyin’ işareti yapıyor. Ben ettim, siz etmeyin! Çaktırmadan, uzaktan çekin...
Böyle bir kafede haftanın birkaç gününü geçirsek bizden kim bilir ne ‘Peter Altenberg’ler çıkar... Cafe Central, Viyana’nın bir özeti... Sokaklarda koştur koştur gezmeyin, arkanıza yaslanın, sakinliğin keyfini çıkarın...
TÜRKLER VİYANA’YI TURİST OLARAK FETHEDİYOR
Viyana son yıllarda Türkiye’nin de gözdesi. Rakamlar bunu söylüyor. Viyana Tanıtma Ofisi’nden Olivia Divjak’ın anlattıklarına göre, son 10 yılda ise Türk turist sayısındaki artış oranı yüzde 263. 2014’te kente 6.2 milyon turist gelmiş. Geceleme sayısı ise 13.5 milyon. Bir rekor. Türkiye’den gidenlerin sayısı ise 59 bin. Geceleme sayısı 129 bin.
YORUMLAR