Hatay’a kaç kez gittiğimi hatırlamıyorum ancak en son Hürriyet’in ‘keşfet’ projesi kapsamında tam bir yıl önce gittim. Bu sefer şunu fark ettim. Aslında ben Hatay’ı değil sadece Antakya’yı keşfetmişim. Meğer Hatay bundan çok daha ötesiymiş…
Serkan Ocak / serkan.ocak@hurriyet.com.tr
Geçen hafta Hatay’da Kültür ve Turizm Bakanı Yardımcısı Hüseyin Yayman tarafından organize edilen Kültür ve Turizm Sempozyumu’na katıldım. Bu kente ne zaman gitsem mutlu oluyorum. Çünkü insanın direkt mutluluk hormonlarına hitap eden bir birbirinden leziz yemekleri var. Ancak bu yazının konusu ne Hatay’ın yemekleri, ne tarihi önemi, ne de Turizm Sempozyum’u. Çünkü Hayat aslından görünenden daha da zengin bir kent. Konuşmamı yaptıktan sonra soluğu doğru merkez ilçe Antakya sınırlarının dışında aldım. Samandağ yolunu tuttum bu kez. Yılın en güzel mevsimi... Tüm yolların etrafı yemyeşil. İlk durağım Vakıflı Köyü oldu. Burası için nüfus ve gelenekler bakamından ‘Türkiye’deki tek Ermeni Köyü’ desek yalan olmaz.
Yeni mevzuata göre, aslında bir mahalleye dönen Vakıflı’da 35 hane var. Bir ailenin dışında köyün tamamı Ermeni, tam 135 Ermeni yaşıyor... Yeni yapılmış yolundan geçerken sağlı sollu portakallar ağaçları dikkatimi çekiyor önce. Pırıl pırıl bir köy. Meydandaki Vakıflı’daki Garbis abinin mekânı ise köy kahvaltısı için muhteşem bir yer. Köyde önce kilisenin ve de misafirhanenin olduğu Ermeni Vakfı’nın binasına gittim. Restore edilen tarihi binanın bahçesinde vakfın başkanı Cem Çapar’la buluştum. Çapar’ın anlattıklarına göre, burada gelenekler halen devam ediyor. Yüzyıllardır Ermeniler, Sünnilerle ve Alevilerle dostça bir yaşam sürdürüyor. Samandağ’dan gelen 60 yaşındaki Alevi dedesi Şeyh Ahmet Yazıcı’yla yaptığımız sohbet de bunun en güçlü göstergesiydi. Şeyh Ahmet, yaşamı boyunca Hatay’da hiç bir mezhep ayrımcılığı yaşamadığını söyleyerek Hatay için neden ‘Medeniyetler Şehri’ dendiğini canlı bir kanıtı oldu.
Kadınlara özel 27 farklı kurs
Vakıflı’nın ardından Hıdırlık Köyü’ne gittik. Burayı anlatıyorlardı ancak bu kadar da güzel ve düzenli bir köy beklemiyordum doğrusu. Köyün tam merkezinde bir su kaynağı var. Rivayete göre, Hz. Hızır ile Hz. Musa birlikte dağa çıkarlar. Tam da buraya geldiklerinde Hz. Musa elindeki asayı toprağa saplayarak eğilip kaynaktan su içer. Asanın olduğu yerden de bir çınar ağacı çıkar. İşte o ağacın adı Musa Ağacı ve bugün kutsal kabul ediliyor. Çapı 7.5 metre, gövdesi ise 21 metre olan ağacı her gün yüzlerce kişi ziyarete gidiyor. Ağacın öyle büyük bir gövdesi var ki, talebaya göre 2 bin, araştırmacılara göre ise 700 yıllık bu çınarın kavuğunda geçmişte bir berber dükkânı bile varmış.
Kaynaktan akan su küçük bir dere oluşturmuş. Adı Hayat Suyu...Derenin etrafında 15 işletme var. Gözlemeler yapılıyor, çaylar demleniyor. Yöresel ürünler satılıyor. Muhtar Selahattin Yeter’in yerine gittik. Demli çayımızı yudumlarken Yeter’in verdiği bilgilere göre kulak kabarttık: Köyde kadınlara yönelik tam 27 kurs açılmış. İçlerinde hijyen kursu bile varmış. Köyde 850 kişi yaşıyor. Köyün güzel kalması için ellerinden geleni yapıyorlar. Şimdi yollarını yaptırma telaşındalar. Gözleri Büyükşehir Belediyesi’nde... Hıdırlık Köyü’nden ayrılmadan tam Musa Ağacı’nın karşısında Sedat ve Seval çiftinin yaptığı gül ve limon dondurmasından alın. İçinizde bir huzur, dudağınızda da bir serinlik kalsın Hıdırlık’tan geriye... Hatay’da Vakıflı ve Hıdırlık gibi çok sayıda küçük yerleşim yeri bulunuyor. Özellikle de Samandağ yolunda. İlkbahar’da buralar yemyeşil. Hatay’ın şu anda bir sloganı var, ‘Şimdi Hatay Zamanı!’, ben biraz bununla oynadım, ‘Şimdi öteki Hatay’ın zamanı!..’
Müzeye yeni bölümler açıldı
Hatay Müzesi yeni haliyle dünyanın sayılı müzeleri arasına girdi. Ancak şimdi daha da güzel çünkü yeni bölümleri açıldı. Eski müzede gerekli ihtişama ulaşamayan çok önemli lahitlerin bulunduğu bölüm geçen hafta açıldı. En kıymetlilerinden biri ise Antakya Lahidi. MS. 2. yüzyıla tarihlendirilen benzerlerine göre son derece zengin süsleme ve kabartmalara sahip olan lahit salonun en gözde eseri. 1996’da bir vatandaş tarafından bulunan Antakya Lahidi’nin Romalı bir aristokrata ait olduğu tahmin ediliyor. Müzede ayrıca geçen hafta ‘Sikke Bölümü’ de açıldı. Teknolojinin de nimetlerinden faydalanılarak hazırlanan Sikke Bölümü bile başlı başına müzeye yenidene gitmek için bir sebep.
Müze Otel
Hatay’da merakla açılması beklenen bir otel var. Bir zamanlar adı Hilton olacaktı ancak sahibi Necmi Asrufoğlu’nun verdiği bilgiye göre otelin adı Müze Otel olacak. Otelin bulunduğu alanda uzun bir süredir kazılar yapılıyordu. Şu anda tüm kazılar tamamlandı. Müze ve otel açıldığında sadece Türkiye’de değil bulanan eserler dünyada ses getirecek nitelikte. Şimdilik eserlerin fotoğrafları dışarıya verilmiyor. Ancak birkaçından ipucu vereyim; Sadece Pegasus mozaiğinde 160 farklı renk kullanıldı. Şu ana kadar bulunan mozaiklerde bunun bir örneği yok. Tek parça 1000 metrekarelik başka bir mozaik daha bulundu. Bunu da dünya da bir eşi benzeri yok. Birkaç aya açılması planlanan ve mimarisinde Emre Arolat imzası taşıyan otelin kentin gözdesi olacağı kesin. Otelin bulunduğu yerde eski çağlardan kalan bir yerleşim olduğu net. Ancak kazı yapılan alan sadece otel alanı kadar. Yaklaşık 20 bin metrekarelik bir alan. Etrafı da kazılırsa kim bilir daha ne eserler çıkacak?
Kazdıkça tarih fışkırıyor
3 farklı dine, 13 medeniyet ev sahipliği yapmış Hatay’da halen yürütülen dört farklı kazı var. Prof. Dr. Hatice Pamir, şu anda Haçana Höyük, Tayinat Höyük, Hipodrom ve Tapınak ile müzenin kurtarma kazılarının sürdüğünü söyledi.
Fotoğraf: Hakan Boyacı
YORUMLAR