Son iki yıldır gezginler Kars’a çıkarma yapıyor. Doğu Ekspresi treninin yataklı vagonları için kış boyunca biletler tükendi. Acentaların turları neredeyse doldu. Otellerde yer yok, restoranlar tıklım tıklım. Kars kaşarı satan peynircilerden, Çıldır Gölü’nde atlı kızağı ve yanık sesiyle müşteri bekleyen Tekin abiye kadar herkesin yüzü gülüyor. Peki neden? İşte cevabı...
Serkan Ocak / serkan.ocak@hurriyet.com.tr
Çünkü bu kadim kent, hem tarihi hem de doğal güzelliklere sahip. Kar, aylarca yerden kalkmıyor, donmuş Çıldır buzları erimiyor. Rus mimarisinin görkemli yapıları burada. Bir geleneğin son temsilcisi âşıklar burada vuruyor sazın teline. Ata sporumuz cirit için oyuncular kar üzerinde burada at sürüyor, cirit atıyor... Kars’a iner inmez soluğu Ani Antik Kenti'nde aldık. Sanırım böyle yapmak en doğrusu. 4.5 km uzunluğundaki şe gezmek için en az birkaç saat gerekiyor. Burası güneşin erken battığı bir coğrafya. Güne erken başlamak ve en yerleri en önce gezmek gerekiyor. Aslında buraya yıllardır Ani Harabeleri deniliyordu. Ancak bu kullanıma pek sı bakılmıyor. Çünkü burası harabe değil, tarihin en güzel örneklerinin bulunduğu bir açık hava müzesi...
Türkiye’de gidip görmediğim birkaç şehir kaldı. Onlardan biri de Kars’tı. Yıllardır fotoğraflarına bakıp uygun bir zamanı kolluyordum. Geçen hafta böyle bir fırsatı yakaladım. Üstelik Türkiye’nin en önemli fotoğrafçılarıyla kentin dört bir yanını üç gün gezdim.
Kars’a iner inmez soluğu Ani Antik Kenti'nde aldık. Sanırım böyle yapmak en doğrusu. 4.5 km uzunluğundaki şehri gezmek için en az birkaç saat gerekiyor. Burası güneşin erken battığı bir coğrafya. Güne erken başlamak ve en önemli yerleri en önce gezmek gerekiyor. Aslında buraya yıllardır Ani Harabeleri deniliyordu. Ancak bu kullanıma pek sıcak bakılmıyor. Çünkü burası harabe değil, tarihin en güzel örneklerinin bulunduğu bir açık hava müzesi...
Türkiye’de UNESCO tarafından tescilli 16. yer. Yani bir dünya mirası... Tarihi M.Ö. 300’lere kadar gidiyor. Adının nereden geldiğine dair rivayet çok. En bilinenleri doğurganlık ve aşk tanrıçası Anita’dan geliyor. Bir söylentiye göre de, Ani adında Ermeni bir kadından alıyordu şehir ismini...
O dönemler 100 binin üzerinde bir nüfusa sahip olan Ani, İpek Yolu üzerinde bulunması nedeniyle önemi çok büyük. 1230’lardaki Moğol istilasına kadar çok sağlam kalmış. 1300’lerdeki depremle çok zarar görmüş. İpek Yolu önemini yitirdikçe kent de yavaş yavaş terk edilmiş. Ancak bugün halen pek çok önemli yapı ayakta...
Karda burayı ziyaret ederseniz, mevcut gezi güzergahını takip edin. Benim gibi “Her yerde fotoğraf çekeyim” derseniz bir anda belinize kadar karlara saplanabilirsiniz. Antik kente giriş ücretli ancak ‘müze kart’ geçiyor... Surları geçtikten sonra kenti soldan gezmeye başlayın. En uç noktadaki Arpaçay’a kadar gidin. Karşısı Ermenistan...Vadinin görüntüsü en az kent kadar güzel... Alabildiğine uzanan vadiyi, dereyi, Ermenistan’ı, sonsuz beyazlığı doya doya seyredin...
Kars’ı görmek için bir zamanlar ‘ucube’ denilerek yıktırılan ‘İnsanlık Anıtı’nın bulunduğu noktaya çıkın. Burası Sukapı Mahallesi. Kars Kalesini, kalenin önünden Kars Çayı’nı, tarihi taş köprüyü, Osmanlı hamamlarını, 12 Havari Kilisesi’ni, Evliya Camii’ni ve Allahuekber Dağları’nın eteklerine kurulan şehri en iyi buradan görebilirsiniz.
Karlar üzerindeki ata sporu
Cirit için Anadolu’nun pek çok yöresinde ‘ata sporumuz’ deniliyor. İlk nerede başlamıştır, en iyi kim oynar, en çok nerede oynanır bilmem ama seyrettiğim cirit karşılaşmaları içinde en güzelinin Kars’ta karlar üzerinde olduğuna şüphe yok. Kars son iki yıldır insanların ilgi gösterdiği turistlik bir şehir haline geldi. Ancak burada neredeyse her hafta ayrı bir köyde yıllardır cirit müsabakaları yapılıyor. Geçen hafta müsabakanın adresi Selim ilçesinin Kekeç Köyü’ydü. Başkaya Köyü’nden 7 atı gelmişti ve Kekeçlilerle karşılaştı.
Önce bir süre mücadelenin kurallarını anlamaya çalıştım. Köylüler anlattıkça işin karmaşıklığını anladım. Bir süre sonra anlamaya çalışmaktan vazgeçtim ve sadece izlemeye başladım. Kurallarını öğrenmek güç olsa da, hiç bir spor müsabakasında olmayan sadece ciritte olan ‘affetme’ geleneği bilmekte fayda var.
Zayıf olana el kaldırmamak, güçsüze vurmamak gibi erdemli, asil bir davranışı ancak ciritte görebilirsiniz. Cirit oynayanlar kadar saha kenarında izleyenler de benim ilgimi çekti. Çünkü kendilerini o kadar çok kaptıranlar oldu ki, biri neredeyse biniciyi indirip kendi binecekti... Atı çok yorduğunu, döndüremediğini, ciridi atamadığını, oyunu hakkıyla oynayamadığını hareketli bir şekilde söyleyen çoktu saha kenarından...
Mücadelenin en ilginç anlarından biri de, bir binicinin attan düşüp atın köyden kaçması oldu. Binici düştükten sonra at hızını kesmedi, izleyenlerin engellemeye çalışmasına karşın, at köyün sınırlarını aştı. Diz boyu karların üzerinde dört nala Ermenistan’a doğru koştu. Sonradan bir atlı da peşinden gitti. Neyse ki iki ülke arasında yeni bir krize sebep olmadan atı yakaladılar...
Cirit izlemek için Kekeç Köyü’ne yolunuz düşerse, Menice Teyze’yi bulun. Sıcak sobasının başında çay ikram etmeden size bırakmayacağı garanti. Oğlu Selçuk’un iki atı bulunuyor. Belki karlar üzerinde kısa bir tur bile atarsınız.
Âşıksan vur saza...
Doğu’nun bu güzel kentin yıllardır âşıklık geleneği sürdürülüyor. Belki de son temsilcilerinden İsrafil Uzunkaya ve Mehmet Oktay. Çıldır Gölü’nün üzerine serdikleri halının üzerine oturup dakikalarca çalıp söylediler. Âşık İsrafil’in takma adı ‘Seyyati’. ‘Seyahat eden’ anlamına geliyor.
Nerelere seyahat ettiğini sorduğumda donmuş Çıldır’a keskin bir bakış atıp “Ben kalp gözüyle, aşkla geziyorum dünyayı” diye cevap verdi. İstanbul için yazılmış 46 kıtalık bir şiiri okurken de yedi tepeli kenti, Ayasofya’yı nasıl göründüğünü anlattı.
Aşıkları dinlemek isterseniz önce kent merkezindeki Âşıklar Otağı’na gidebilirsiniz. Ramazanda her akşam atışmalara sahne olan bu otaktan bilgi alabilir, aşıkların ne zaman nerede olduğunu öğrenebilirsiniz.
Yanık sesli Tekin abi
Donmuş Çıldır Gölü’ndeki en iyi aktivitelerden biri de atlı kızağa binmek. Bunun adresi Akçakale. Kent merkezinden fazla uzak değil ancak yine de bir araca ihtiyacınız var. Akçakale’de atlı kızağı olan iki kişi var. Tekin Akçay açık ara meşhur, çünkü altın bileziği elinde. Yörenin türkülerini yanık sesiyle söylüyor. 10 dakikalık kısa Çıldır turu boyunca size hızlandırılmış bir demo sunuyor. Üstelik bunu hiç üşenmeden kızağına binen her turiste yapıyor...
Türkünün sonunda Instagram hesabını söylemeyi de ihmal etmiyor. Kendinizi bir filmin içinde gibi hissedeceğiniz kesin. Bildiğinizde kesin eliniz kayıt için cep telefonlarına ve fotoğraf makinelerine gidecek. Tamam yapın. Ancak bir kez daha binin ve bu kez çekmeyin, sadece keyif sürün...
Sarı sazan İsrail sazanına karşı
Gölün dört bir yanında balık tutanlara rastlayabilirsiniz. Şanslıysanız o an ağ çekenlerine yanına gidip donmuş gölün altındaki balıkları görebilirsiniz. Ancak işinizi şansa bırakmak istemiyorsanız Akçakale Köyü’ne gidebilirsiniz. Biraz rica biraz bahşişle kıyıdaki balıkçılara ağlarını çıkarmalarını rica edebilirsiniz. Burada küçük bir de baraka var. Köyün kooperatifine ait.
Burada Çıldır Gölü’nde tutulan balıklardan yiyebilirsiniz. Sarı sazanların tadı oldukça lezzetli. Yediğinizin İsrail sazanı olup olmadığını sormanıza gerek yok. Zaten hemen söyleyeceklerdir. Çabuk ürediği için göle atılan ancak bir süre sonra gölü istila etmeye başlayan İsrail sazanlarının çok kılçıklı ve lezzetinin az olduğunu size hemen söyleyeceklerdir.
Barakanın önünde buzun üzerinde bir da soba görürseniz şaşırmayın. Altı yandıkça erimeye başladığında biraz sizi ürkütebilir ancak buzun kalınlığı 50 santim. Bir şey olmaz... Yaklaşın, üzerinde kaynayan çaydan bir bardak için...
Rus mimarinin izleri...
Kars merkezi son derece ilginç. Burada her yerde Rus mimarisinin izlerini görebilirsiniz. Kamu binalarının bir kısmı eski Rus yapımı binalarda. Örneğin Kars Barosu’nun bulunduğu binanın içinde halen o dönemde kullanılan bütün taştan oyularak yapılan şömineler, orjinal ısıtma sistemi, kapılan halen kullanılıyor.
Burayı isterseniz ziyaret edebilirsiniz. Görevliler birada kısa bir tur atmanıza izin veriyor. Kent merkezinde de bazı yapılar metruk halde duruyor. Koruma altında olduğunda restorasyon işi sıkıntılı. Yıllar geçtikçe de fiyatları artıyor. Şimdilik bu eski binalar turizme açılmış değil.
Fethiye Camii, kentin en görkemli yapılarından. Sonradan camiye dönüştürülen yapının ilk hali Kremlin Sarayı’na benziyor. (Siyah beyaz eski fotoğraflarından bakabilirsiniz.) Sonradan kilisenin kuleleri yıkılarak yerine minare yapılmış. Bazı eskiyen pencerelerin yerine de plastik doğrama çerçeveler takılmış. Ancak bazalt taşlardan inşa edilmiş yapı muazzam bir güzelliğe sahip.
Kars’ta tarihte olduğu gibi halen pek çok farklı etkin grup bir arada huzur içinde yaşıyor. Kentin güzelliği insanlara yansımış sanki. Bugüne kadar dünyanın kuzey kuşağındaki pek çok ülkeye gittim. Avrupa kıtasında son yaşamın bulunduğu Kuzey Kutbu’ndaki Svalbard Adası’na, İskandinav ülkelerine, Finlandiya’nın Laponya bölgesine... Hepsi kış masalının yaşandığı karlar ülkesi gibiydi. Ancak Türkiye’de de beyaz örtüyle birlikte büyüleyici bir kent olduğunu aklınızdan çıkarmayın... Kuzey Işıkları da olsa Kars’ın bu ülkelerden neredeyse farklı kalmayacak...
Kars son iki yıldır özellikle fotoğrafçıların akınına uğruyor. Canon Türkiye'de ilk organizasyonlarından birine Kars’a yapmayı tercih etti.
YORUMLAR