Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

Kral Yolu’ndan bisikletle geçtim

Kral Yolu’ndan bisikletle geçtim

Kral Midas’ın Anadolu’da yaşadığı toprakları, Friglerin barındığı mağaraları görmek yıllar içinde bir takıntı olmuştu bende. Frig Vadisi'ne gitmek geçen haftaya kısmetmiş... Üstelik kilometrelerce alana yayılmış bu toprakları bisikletle sindire sindire gezdim... Pedalla 80 kilometre yol yapıp Friglerin izini sürdüm...

Serkan Ocak / serkan.ocak@hurriyet.com.tr

“Memleketin dört bir yanı ayrı güzel...” Bu nedenle benim için gidilecek, görülecek yerler listesi de bir hayli uzun. Frig Vadisi de listenin başlarında olan ancak bugüne kadar fırsat bulup gidemediğim bir yerdi. 

Frig Vadileri Bisiklet Turu, aslında üç günü kapsayan, 220 kilometrenin üzerinde bir yolculuk. Türkiye’nin dört bir yanından yaklaşık 60 bisikletli de bu macerayı yaşamak için oradaydı. Düzenli bir bisiklet kullanıcısı olmadığım ve bir anda uzun mesafeler kat etmediğim için “Birkaç saat binip bırakırım” diye düşünüyordum. Ancak bu büyülü coğrafyaya girdikten sonra 80 kilometre nasıl geçti hiç anlamadım.

İlk durak: Ayazini

Frig Vadisi’nin belki de en güzel noktalarından Ayazini. Bisikletliler kamp atmış, geceyi binlerce yıl önce burada yaşamış insanlar gibi mağaralarda geçirmişti. Ciğerlerimiz temiz oksijen dolmuş vaziyette tura başladık. Ayazini Köyü’nden Friglerden kalma çok sayıda eser var. Kaya kütlelerine kazılarak yapılan kilise, aslan kabartmalı mezar odaları, tüf kaya kütlesine oyularak yapılan Aydalas Kalesi bunlardan bazıları. Friglerden sonra çok sayıda medeniyet bu coğrafyada yaşadı. Roma ve Bizans döneminde de Ayazini bölgesi Metropolis adını aldı. Bu yapıların önüne geldiğinizde dışarıdan bakınmakla yetinmeyin, içine girin.

Papatyaların arasında...

Ayazini’nden sonraki durak Sazak Köyü’ydü. Burası 1400 metrelerde bir yayla. Kır çiçeklerinin arasından, Kapadokya gibi kaya oluşumlarından geçtikten sonra bir yaylaya vardık. Ancak bu çıkış kolay olmadı. Kayalıkları, dik yamaçları geçtik. Tabi biz bisiklete değil, bisiklet bize bindi. Ancak yaylaya çıktığımızda manzara tüm bu zorluklara değdiğinin bir göstergesiydi. Normalde kat etmemiz gereken mesafe uzundu. Ancak geçen sürülerin arasına dalıp oğlakları seviyor, pınarların başında fotoğraf çektirip papatyaların arasına uzanıyordum...

Sonra, Basırlar ve Oynaş köylerinden geçtik. Köylülerle selamlaştık. Sürüleri güden çobanlarla sohbet ettik. Yapıldak Köyü’nde kısa bir ara verdik. Kahve henüz kapalıydı ve birkaç köylü bakkalın önündeki gölgelikte binlerce yıllık bir medeniyetten geriye kalanların bekçileri gibi bekliyordu. Nam-ı diğer ‘Pala’, Ramazan Karaca da onlardan biriydi. Bir zamanlar çiftçiymiş ancak şimdi yapmıyor. Köyün göç verdiğinden, şehre uzaklığından, imkânların kısıtlı oluşundan dem vurdu.

Sordukça Hisarkale’nin manzarasına bakıp önce iç geçiriyor, sonra yanıtlıyordu. Çamur sıvalı eski taş evleri konuştuğumuzda da yenilerinin tuğla olduğunu ve yöreye yakışmadığını söyledi. Burası bir dönemin, bir uygarlığın merkeziydi. Bazı kalıntılar sanki dün yapılmışçasına tüm görkemiyle ayakta duruyor. Turist akınına uğraması gereken yerde bir çay içecek yer bile bulamadık.

Stonehenge’ten daha güzel...

Frig Vadisi henüz Kapadokya gibi bir marka haline gelmedi. Ancak özellikle içinde bulunduğumuz şu bahar aylarında yemyeşil bir coğrafya var vadide. Peribacalarını andıran kaya oluşumları kimi yerde bu uçsuz bucaksız yeşilin içinde, Windows’un masaüstü görseli İngiltere’deki Silasbury düzlüğündeki ‘Stonehenge’ gibi taşlar var. Hatta daha güzelleri...  

Örneğin Yazılıkaya... Bir sonraki durağımız Frig anıtına ulaştığınızda kendinizi belki de Night Shyamalan’ın ‘İşaretler’ filminin bir setinde sanacaksınız. Göğe asılı dev bir beton blok üzerindeki işaretleri gördüğümde hissettiğim aynen buydu.

400 metrekare bir alanı kaplayan Yazılıkaya’nın üzerindeki işaretler Ana Tanrıça Matar’a adanmış bir tapınağa ait. M.Ö. 8 – M.S. 6’ncı yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin ediliyor. Midas Anıtı olarak da biliniyor. Bulunduğu köye de Yazılıkaya olarak adını vermiş. Afyon Ayazini’nden başladığımız bisikletli macera, Eskişehir sınırlarına kadar ulaştıktan sonra farklı bir güzergâhtan geri dönerek tamamlandı. Yüzlerde yorgunluktan eser yoktu. Aksine yeni keşiflerin verdiği mutluluk vardı.

Bende ise durum farklıydı. Güneşten kızarmış bir yüz, yorgun bacaklar ve pişik bir popo... Ancak tüm bunlara değdi. Sonunda eşek kulaklı Midas’ın topraklarını görmüş, geçtiği yollardan bisikletle geçmiştim. Frig Vadisi’ni gezmek istiyorsanız şimdi tam zamanı. İster otomobille, ister yürüyerek, isterseniz koşarak... Benim yöntemim bisikletti. Umarım dünyanın gözbebeği olması gereken bu medeniyet diyarı bir an önce hak ettiği yere ulaşır...

Kapadokya’dan eksiği yok, fazlası var 

Frig Vadisi’nde de tıpkı Kapadokya’da olduğu gibi peribacaları benzeri oluşumlar var. Volkanik aktivitelerin ve tüf birikimlerin fazla gözlendiği bir bölge. Afyon’dan başlayıp Eskişehir’e kadar uzanan doğu-batı yönlü vadide birkaç milyon yıl önce faaliyete geçen volkanların püskürttüğü küller, daha aşağılardaki havzalarda çökelerek yüzlerce metrelik kalın bir tabaka meydana getirdi. Tüflerin üzeri akan bazaltik lavlarla kapandı. Püskürmeler sona erince de rüzgâr ve yağmurlar kayalara şimdiki şeklini verdi. Vadiye gelen insanlar oyulması kolay tüflerden kendilerine barınacak yer, ibadet için tapınak yaptı. Friglerden sonra da Roma zulmünden kaçan Hırıstiyanların sığınağı olmuş Frig Vadisi. Vadideki yerleşimler Friglere ait. Daha sonra Roma zulmünden kaçan ilk Hıristiyanları ağırlamış. Özellikle İscehisar’daki Kırkinler Mağarası’nı önce Frigler, sonra Hıristiyanlar tapınak olarak kullanmış. Seydiler ve çevresindeki vadilerdeki irili ufaklı peribacaları, bölgenin ‘Küçük Kapadokya’ olarak anılmasına neden olmuş... 

Afyon’un gelişimine büyük katkı 

Frig Vadisi’ndeki bisiklet turunun sponsorlarından biri de Afyon’a açıldığı günden bu yana bölgeye büyük katkılar sunan NG Afyon. Bölgede yapılan birçok organizasyona da destek olan otelin İcra Kurulu Başkanı Hediye Güral, kendilerini sadece lüks bir termal otel olarak konumlandırmadıklarını, Afyon bölgesinin ekonomisine ve kültür-sanat gelişimine katkıyı bir görev olarak benimsediklerini söylüyor. Güral, sağlıklı ve iyi yaşam felsefesi doğrultusunda, Afyon’un coğrafi dokusunu da göz önünde bulundurarak Frig Vadisi Bisiklet Turu gibi spor etkinliklerine destek verdiklerini de anlatıyor.

Keşiflere en uygun yer Frig Vadisi

80 km’lik yolun çoğunda organizasyonu yapanlardan Ali Cem Aktaş bana eşlik etti. Usta bir bisikletçi. Gönlünü bu işlere vermiş. Unlimited Academy’yi kurmuş. Hayal ettiği gibi yaşıyor. İnsanların hayatı daha farklı açıdan görmelerini sağlayıp daha sağlıklı yaşamalarına önayak oluyor. “Neden özellikle Frig Vadisi?” soruma ise şöyle yanıt veriyor: “Bilinmeyen ya da az bilinen diyarlara ulaşmak için biraz da beden gücünü harekete geçirmek gerekiyor. Özellikle koşu ve bisikletçilere yönelik zor olan güzergâhları seçiyoruz. Her yıl rotada değişiklikler yapıyoruz. Bu bizim için de yeni keşifler demek. En uygun yer Frig Vadisi...” Aktaş’a göre, seçilen rotanın amacı Frigya eserlerinin en yoğun bulunduğu, Kral Yolu’nun en iyi gözlendiği yerler olması... Ayrıca bu yollar üzerinde herhangi bir araç trafiği de yok. Kuş sesleri, koyun sürüleri, kır çiçekleri arasında 80 km’lik bir rota... 

http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/kral-yolundan-bisikletle-gectim-40103381

Kral Yolu’ndan bisikletle geçtim Hürriyet TV

https://www.youtube.com/watch?v=Za5BKEotEWU&feature=youtu.be

Paylaş

YORUMLAR