Dominik Cumhuriyeti deyince Türkiye’de pek çoğunun aklına muhtemelen ‘Survivor Adası’ gelir. Ancak özellikle şu sıralar benim aklıma sıcak, yemyeşil bir coğrafya, bakmaya doyulmayan turkuvaz okyanus, denize sarkmış palmiyeler geliyor. Karayipler’in en büyük ikinci adası bu cennet köşesinde dört gün kaldım. Üstelik Türkiye’de ayaz başlamışken. Ne mi yaptım? Buyurun...
Serkan Ocak / serkan.ocak@hurriyet.com.tr
Baştan belirteyim, Türkiye’den Dominik’e direkt uçuş yok. Benim gibi seyahat arsızı iseniz her fırsatı değerlendirmek isteyebilirsiniz. ‘Paris aktarmalı uçuş’u duyunca önce bir günümü buraya ayırdım. Sonra ver elini Dominik...
Türkiye’de hava 10, Paris çoktan beş derece olmuştu. Ertesi gün 10 saatlik yolculuktan sonra, Punta Cana Havalimanı’nın apronunda yürürken, aralık sonu içime işleyen o sıcaklığın inanın bir tarifi yok... Dominik Cumhuriyeti için vize gerekmiyor. Kapıda güleryüz ve vize 10 dolar. Sıra beklemek yok, dakikalar içinde ülkedesiniz.
İÇİM ISINDI
Dominik’in en önemli özelliği ılıman iklimi. Sıcaklık yıl boyunca ortalama 20-27 derece. Yani her dem yaz. Karayipler’in Küba’dan sonraki en büyük ikinci adası. Adanın doğusunda da Haiti bulunuyor. Ada olduğuna bakmayın, yüzölçümü 48 bin kilometrekare. Bir ucundan diğerine saatlerce yol kat etmek gerekiyor.
Sahilde beyaza yakın kum, yeşil mavi arası kristal bir deniz... Yıllardır bilgisayarların masaüstünü meşgul eden masmavi sulara uzanmış o palmiyeler... İşte tam burasıydı aradığım yer. Memleketin hem fiziki, hem de ruhsal kasvetli havasından kaçıp gidilecek en doğru adres, Punta Cana, Karayipler. Dominik Cumhuriyeti’nde bulunma nedenim, ülkenin neredeyse turizm lokomotifi olan Club Med’in 1982’den bu yana Punta Cana’da işlettiği oteldeki önemli yenilikler. Buraya tekrar döneceğiz ama önce ülkeye giden turistlerin yüzde 60’ının da tercihi olan Punta Cana...
BAKTIM BAKTIM Bİ ‘COCONAT’ GÖREMEDİM
Otele varır varmaz, kendimi sahile attım. Buz gibi bir ülkeden gelip, beyaz kumlara bulanmış ayaklarımı denize sokmak, tişörtle dolaşmak paha biçilmezdi (Gerçi paha biçiliyor, yazının sonunda göreceksiniz). Resmen kemiklerim ısındı. Mavi gökyüzünü süsleyen çok güzel pamuk gibi bulutlar olmasına rağmen makineme bir süre hiç dokunmadım. Sadece yürüdüm sahilde, yüzlerce palmiyenin arasında...
Sonra ağaçların tepelerinde ‘coconat’ları (hindistancevizi) aradım ama hiçbir palmiyede yoktu. Çünkü insanların kafasına düşmesin diye kesiyorlarmış. Üzüldüm, ölmeyeceğimi bilsem, “Bırakın düşsün biri benim kafama” dercesine gerçek olmayan bir özlem duymuşluğum var coconat’lara... Ama düştüğünde ağır hasar verme ihtimali varmış.
İNEKLER PALMİYELERİN ARASINDA OTLUYOR
Punca Cana, ülkenin en önemli turizm şehri. Kent merkezi için ‘yok’ ifadesi kullansak haksızlık olmaz. Çünkü bu bölge ‘her şey dahil’ konseptiyle çalışan otellerden oluşuyor. Burayı ziyaret edenler genelde otellerde Karayipler’in tadını doyasıya çıkardıktan sonra geri dönüyor. Ancak tavsiyem en az bir gününüzü dışarıya ayırmanız.
Tesise en yakın şehir Higuey. Dışarıya çıkmak için bir araç kiralamakta fayda var. Uçakta göremediğim yeşil ülkeyi, karada dolaşırken gördüm. Her yer palmiye dolu. Eğer şehrin çevresini dolaşmaz, fakir köylere uğramazsanız, palmiyelerin arasında otlayan inekleri göremezsiniz. Mutlaka bir puro fabrikasına uğrayın. Puro içmeseniz bile, eş dost için birkaç puro alın. Küba’dan sonra en iyi puro burada yapılıyor. Fabrikalarda size puro ikram ediliyor. Çekinmeyin, yakın bir tane. Bir Che Guevara pozu verin. Hatta rica ederseniz bir masaya oturup puro da sarabilirsiniz. Böyle bir deneyimi kaç ülkede yakalayabilirsiniz ki? Benim gittiğim Pepino’ya yolunuz düşerse Fransia Gudies’ten rica edin. Selamımı söylerseniz sizi kırmaz. Masasını bir süreliğine devreder.
İLK KEZ KAKAO GÖRDÜM
Çikolatanın hammaddesini bilmeyen yok ancak o bitkinin kendisini gören sanırım çok azdır. Gördüğümde çok şaşırdım. Anamudita kasabasındaki Silvio Ludvina’nın çiftliğine gittim. Kakaodan nasıl çikolata yaptığını anlattı. Bir kakaoyu palasıyla açtı. Kakaoların yapıldığı çekirdeklerin üzerinde son derece tatlı beyaz bir tabaka var. İçindeki mor çekirdekler çikolatanın hammaddesi. Aynı şekilde kahve de yapılıyor çiftlikte. Değirmende öğütme kısmının özel bir ritüeli var. Silvio ve çiftlikteki bir kadın yöresel bir şarkı eşliğinde öğüttüler kahveyi. Hazır kavrulmuş çekirdeklerden yapılan kahve ve kakao ikram ettiler. Harikaydı. Bu arada köyün delikanlısının tepesine tünekleyen iguana ile de fotoğraf çektirmeyi unutmayın. Küçük bir bahşişle birbirinden güzel iguanalı fotoğrafınız olabilir.
CUMHURBAŞKANI İLE SELFIE ÇEKTİM
Dominik’e çokça turistin gitme sebebi Punta Cana’daki Club Med. Bunu ben değil, Turizm Bakanı Francisco Javien söylüyor. Otelin yeni bölümlerinin açılışı için Dominik Cumhuriyeti’nin üst düzey devlet erkânının katıldığı bir tören düzenlendi. 700 oda, 1850 yatak, 600 personeli bulunan bu dev işletmenin açılışına ülkenin cumhurbaşkanı ve bazı önemli bakanları katıldı. Bakan Javien, 26 farklı ülkeden Dominik’e insanların gelmesinin nedeninin Club Med olduğunu belirterek, Güney Amerika’da Brezilya’dan sonra Dominik’in en önemli turizm ülkesi olduğunu vurguladı. Club Med, deyim yerindeyse kabuk değiştirmiş. En önemli fiziki yeniliklerinden biri, sahip olduğu arazinin bir bölümüne yeni villalar yapmış olması. Toplam 78 villa odasının eklendiği bu bölüm, otelin geri kalanından ayrı bir konsepte sahip.
Dominik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Darilo Medina’yı görmüşken bir selfie çekmeden bırakmadım. Sanmayın ki 10 milyon nüfuslu adada cumhurbaşkanı ile bir fotoğraf çektirmek kolay. En az 20 güvenlik görevlisini atlatmam gerekti. Cumhurbaşkanı Medina, son derece nazik tavırlarla, bindiği golf arabasından inerek benimle fotoğraf çektirmeyi kabul etti. Ona fotoğrafımızı Türkiye’de yayımlayacağıma dair söz verdim. Sözümü tutuyorum...
CIRQUE DE SOLEIL İLE CAMBAZLIK DENEDİM
Club Med’in asıl değişikliği, benim de en çok ilgimi çeken, dünyada yalnızca burada başlayan bir uygulamasıydı. Ünlü sirk gösterisi ‘Cirque de Soleil’nin bazı dansçıları otelin müşterilerine tecrübelerini aktarıyor, eğitim veriyor. Grup ‘Creactive’ adıyla bazı akrobasi hareketlerini öğretme ve deneme şansı tanıyor.Madem fırsat ayağa gelmiş, önce ‘uçan trapez’den başladım. Verdim kendimi boşluğa. Birkaç parende atıp, karşı trapezdeki akrobatın kolundan tutmak gibi bir niyetim vardı ama kendimi boylu boyunca aşağıya serilen ağda buldum. Bir de trambolinde şansımı denemek istedim. Hızımı alamayınca az kalsın trambolinin yanındaki yastıkları aşıp yere çakılacaktım. Anladım ki bu işler bir-iki denemeyle olmuyor. Öyle olsa Montreal’de koca bir tesiste 7/24 antrenman yapmazdı akrobatlar. Benim deneyip başaramadıklarım gibi 25’i aşkın akrobasi ve sanat dalını deneyimleme olanağı var Punta Cana’daki Club Med’de.
KAÇ PARA?
Haziran – eylül arası kasırga ayı diye biliniyor. Ancak kime sorduysam yıllardır bölgede bir kasırga görülmediğini, öyle çok etkili bir yağışın olmadığını anlattı. Anlayacağınız, zamanı ve parayı denkleştirince düşünmeyin bile. Özellikle de kışın gidin. Kemikleriniz ısınsın, ayaklarınıza beyaz kum bulaşsın. Club Med’in paketlerinin hepsi 7 gece konaklamalı. Elinizi cebinize atmayacağınız her şey dahil konaklama kişi başı 2.180 TL’den başlıyor. Ulaşım da isterseniz 5.145 TL. Ramazan Bayramı’nda 6.580, Kurban’da ise 5.210 TL. Balayı çiftlerine de yüzde 10 indirim var.
66 OTEL VAR
Club Med’in Güney Avrupa sorumlusu Eric Georges, Dominik Cumhuriyeti’ne eskiden sadece yabancıları göndermek için uğraştıklarını ancak şu anda hedeflerinde Türklerin de olduğunu söyledi. Grubun dünya genelinde 1 milyon 250 bin müşterisi bulunduğunu anlatan Georges, her yıl yaklaşık 8 bin Türk vatandaşının Club Med’leri tercih ettiğini belirtti. Zincir otellerin dünya genelinde 66 tesisi var. İki yıl içinde Alpler’de ve Çin’de üç otel daha yapılacak. Asya’da da Vietnam, Phuket ve Bali’de yeni otel yatırımları planlanıyor.
YORUMLAR