Bazı yerler vardır. Burnunuzun dibindedir. İlk fırsatta gitmek istersiniz ancak sürekli ertelersiniz. İstanbul’dan karayoluyla yaklaşık 3 saatlik mesafedeki Kırklareli Demirköy’e bağlı İğneada da benim için öyle bir yerdi. Yıllardır ertelediğim İğneada Longoz Ormanları’nı ve bölgeyi 19 Mayıs tatilini fırsat bilerek gezdim.
Yaz sezonu henüz başlamadığı için İstanbul’dan direkt İğneada’ya günde tek otobüs seferi var. Bayrampaşa Esenler Otogarı’ndan kalkıp 240 kilometrelik yolu yaklaşık 5 saatte alıyor. 33 TL’lik yolculuk kapasite üstü doldurulan araçta epeyce zor olsa da çevredeki konuşmalara tanık olmak faydalı. Bölgeyle ilgili pek çok şey öğreniyorsunuz.
OTELİ 5 YILDIZLI
İğneada’nın merkezindeki dükkanları bir çırpıda sayabilirsiniz. Önünde köpekleri ve kedileri eksik olmayan bir kasap, birkaç market, meydan kahvesi, çay ocağı, emlakçılıktan, bisiklet kiralamaya kadar her işi yapan internet kafesi ilk göze çarpanlar.
İğneada’da 5 yıldızlı bir otel var. Diğer konaklama alternatifleri pansiyonlar, evlerden dönüştürülmüş ev apartlar, çadır kurulacak kamp alanları. İğneada’nın sahili Karadeniz’in kara görünümünün aksine Ege’nin turkuvaza çalan mavisini çağrıştırıyor. Kurak sezon ve mevsimsel azalmaya rağmen sular altındaki longozun derinlerinden gelen kuş sesleri insanda sarhoşluk hissi uyandırıyor. Endemik türler, Avrupa’daki en büyük longoz ormanları, merkeze birkaç kilometre uzaklıktaki göller, ekolojik doku.... Görülmesi gereken güzelliklerden yalnızca birkaçı.
BEĞENDİK BELDESİNDEKİ GELİNCİK TARLASI
İğneada’ya eğer aracınızla gitmediyseniz internet kafe başta olmak üzere bünyesinde kırtasiye malzeme satışından, hazır gıdaya kadar pek çok işi barındıran Enver Yıldız’ın iş yerinden saati 5 TL’ye bisiklet kiralayabilirsiniz. Biraz kas gücüyle doğanın içinde Fransız Feneri’nden, Bulgaristan sınırındaki Beğendik’e kadar güzel bir rota çizebilirsiniz. Öyle yaptım.
Biraz pazarlıkla 4 saati 15 TL’ye kiraladığım bisikletle ilk günkü rotam merkeze birkaç kilometre uzaklıktaki korular oldu. Bakım yolları ve kesim nedeniyle orman içlerinde de bisikletle yol almak mümkün. Genelde ATV’lerin gittiği orman içindeki patikalarda, meşe ağaçlarının altında, kuş sesleri eşliğinde dinlendirici bir yolculuk yaptım. Merkeze 12 kilometre uzaklıktaki Beğendik beldesinde, kumsalın üzerinden göz alabildiğince uzanan gelincikler ise fotoğraf çekmek için bir davetiye gibi görünüyordu. Beğendik’e şu sıralar gidenlerin birinci amacı bu gelincikler.
HAZER YILANLARIYLA SÜRPRİZ HESAPLAŞMA
Beğendik ve koru ormanı gezisinin ardından merkeze birkaç kilometre uzaklıktaki Mert Gölü’ne indim. Biraz sinekler rahatsız etse de gölün etrafındaki yorgun göçmen kuşları seyrettim. Kanat açıklığı neredeyse 2 metreden fazla olan bir kara leyleği ilk kez bu kadar yakından izledim. Kuşları sesinden yeterince tanıyıp ayırt edemediğim için ilk kez bu kadar hayıflandım. Mert Gölü’nün etrafında birkaç saat vakit geçirdikten sonra merkezdeki otele geri döndüm.
Ertesi gün yine İğneada turunun bir kısmını bisikletle bir kısmını da yürüyüş yaparak geçirdim. Bisiklet için tek adres Enver Yıldız’ın çok amaçlı dükkanı Kardelen’in yolunu tuttum. Bu kez yaklaşık 5 kilometre uzaklıktaki Limanköy’e papatyalar arasında bir yolculuk yaptım. Ardından birkaç yüz metrelik dik tırmanışla 3 kilometre uzaklıktaki Fransız Feneri’ne ulaştım. Buradan bir süre deniz üzerinde geçen yelkovan kuşlarını seyrettim.
Bisiklet turundan sonra bu kez longozda yürüyüşe çıktım. Bölge yılın 8 - 10 ayı sular altında. Ancak mevsim itibarıyla ve bu yılki kuraklığında etkisiyle sular iyice çekilmiş. Longoz yürüyüşü sırasında bir seferde görmediğim kadar yılanı gördüm. Çoğu beni fark ettiği anda hızla uzaklaştı. Kırmızı kafalı hazer yılanı hariç. Sakin duruşuna aldanıp biraz yanına sokuldum. Anında ilk saldırı girişimini gerçekleştirdi. Neyse ki menzil dışındaydım. Fotoğraf makinemi biraz yaklaştırınca rahatsız olup bodur bir ağacın en tepesine çıktı. Daha sonra yanından uzaklaştım.
İğneada’nın Karadeniz’e kesintisiz 35 kilometre kumsalı var. Şehir merkezindeki çay bahçelerinde sarı kumların ve denizin keyfini sürebilirsiniz. Çay bahçesinde çayı yudumlarken aniden yağmur bastırabilir. Daha tostunuz bitmeden kesilen yağmur yaz yağmurundan başka bir şey değil.
İĞNEADALILAR RAHATSIZ
Tüm bu güzelliklerinin yanı sıra İğneada son yıllarda önemli çevre sorunlarıyla boğuşuyor. Bir ekoturizm merkezi olması beklenirken termik ya da nükleer santral kurulacağı söyleniyor. Termik santral alanının belirlenmesi bölge sakinlerini huzursuz etmeye yetmiş. İğneada’nın eski Belediye Başkanı Tahir Işık “İğneada’nın adı artık termik santralla anılıyor. Halbuki ekoturizmle anılmalı. Belde böyle gelişir ve longoz ormanları bu sayede korunur” diyor.
AVRUPA’DA OLSA EL ÜSTÜNDE TUTULURDU
Emre Sağışman (İğneada Platformu)
Avrupa’dan gelip günlerce sadece beyaz kuyruklu kartal çekmek için burada konaklayan doğaseverlerle tanıştık. Bölgenin kıymetini bilip marka yapmamız gerekiyor. Avrupa’da olsa el üstünde tutulurdu. Bulgaristan bu tür milli parklara çok değer veriyor. Ancak İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı için hiç bir yatırım yapılmıyor. Hiç bir şey yok. Burası kuş göç yolunda. İtalya’dan Yunanistan’dan kuş fotoğrafı çekmeye geliyorlar. Endemik bitkileri, kum zambağını görmeye geliyorlar. Termik santral yapılırsa buraya kimse gelmez. Bu güzellikler yok olur.
YORUMLAR