Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

Dünyayı kırmızı burunla geziyor

Dünyayı kırmızı burunla geziyor

Filiz Küçük, gezmeye düşkün bir oyuncu. Şimdi bir prodüksiyon şirketinde proje koordinatörü olarak çalışıyor. Seyahat ettiği ülkelerde çektiği fotoğrafların bir anlamı olması için kendisine bir aksesuvar seçti; kırmızı burun. Üç yıl önce taktığı palyaço burnunu artık her yolculukta yanında taşıyor.

Serkan Ocak / serkan.ocak@hurriyet.com.tr

Kırmızı burunla gezme fikri nasıl ortaya çıktı? 

Arkadaşlarım Murat ve Miko’yla 10 Ekim 2012’de Roma’ya giderken hepimiz için bavula fotoğraflarda kullanmak üzere birer aksesuvar koydum. Bir palyaço burnu, minik bir soytarı şapkası ve şeytan boynuzu. Amacım renkli ve eğlenceli fotoğraflarla bir bütünlük oluşturmaktı. Murat ve Miko fotoğraf çekmeye meraklı olduklarından aksesuvarlarını kullanamadılar. En pratik palyaço burnu çıktı. At cebe, her yere taşı. Bir de sevdik fikri, eğlendik. ‘Burun Geziyor’ ismiyle hem fotoğraf serileri oluştu hem de seyahat yazıları yazıyorum. Çok eğlendiğim için çevremdekiler de eğleniyor. Yolda çevirip bu konuda sorular soruyorlar. Minik bir fikir ama çok iyi bir iletişim aracı oldu.

Kırmızı burunla nerelere gittiniz? 

Burun, şu ana kadar Roma-Pisa ve Floransa, Londra, Paris, Lizbon, Bali, Barselona, Sicilya, Ibiza, Brugge ve Prag’ı gezdi. Yanımızdaki üçüncü kişi gibi. Rengârenk, eğlenceli bir yer görünce birbirimize “Şuraya bak, tam Burun’luk” diyoruz.

Gezerken rota, para, ulaşım gibi konularda nasıl hazırlık yapıyorsunuz?

Haftalarca araştırma yapıyorum. Detaylı seyahat programı çıkarıyorum. Bir Excel dosyasına kahvaltıdan müzelere, hatta gece gideceğimiz bara kadar her detayı bütçeleriyle dakika dakika yazarım. Her gün uçak bileti bakarım. Havayolu şirketlerinin kampanyalarını hiç kaçırmam. Rotamı havayolu şirketleri belirliyor yani... Elbette gitmek istediğim yerlerin bir listesini de yaptım. Uçak biletini en az üç ay, en çok sekiz ay önceden alırım. 265 TL’ye Prag, 350 TL’ye Lizbon’a bilet buldum. Günde bir paket sigara içen biri bu alışkanlığından kurtulmayı başarabilirse her ay uçak bileti alabilir nerdeyse.

En sevdiğiniz yer neresiydi? 

Bali spiritüal olarak yüksek enerjiye sahip bir ada. Hava sıcaklığı en düşük 22, en yüksek 32 derece. Psikolojik olarak çok sağlıklı bir aralık. Bu sebeplerden mi bilemiyorum ama halk çok mutlu. Çok yoksul bölgelerde bile öyle. Bizde hiçbir şeyden mutlu olmama ve her daim şikâyet etme, her mutluluğun içinde bir mutsuzluk arama, çok gülünürse ağlanacağı inancı gibi arabesk bir ruh var. Bali’de bazı bölgelerde deli gibi trafik var ama hiç şikayet etmiyorlar. Kavga, gürültü, her daim yüksek tansiyonlu, gerilimli bir ortam yok. Mutsuzluk genlerinde yok sanki. Doğası da müthiş.

Gezgin olmak nasıl bir duygu?

Kendini yenilemek, bir an durup nefes almak için uzaklaşmak gerek. Mümkünse de sınır dışına çıkmak. Bunu yan masandaki adamlar ülkenin politik durumu hakkında dert yanarken, her gazetede aynı manşetler atılırken, zekân ve meziyetlerinle çok parlak işler yapma potansiyelin olduğu halde, yalnızca kadın olarak doğduğun için her an mücadele vermek zorunda kaldığın, yeşile hasret yaşayıp nefes alamadığın bir yerde yapamazsın. Denize dalmadan önce derin nefes almak gibi benim için gezmek.

Seyahatlerinizde başınıza kötü şeyler geldi mi? Aldığınız tedbirler nedir?

Aspivenin isimli bir ilkyardım pompası var. Akrep, örümcek, arı, denizanası, zehirli böcek ısırıklarında zehri emmek için kullanılan çok basit, minik bir alet. Onu yanıma alıyorum ki küçücük bir arı tüm tatilimi ziyan etmesin. Neyse ki başıma kötü bir şey gelmedi. Dünyayı gezme konusunda çok ürkütülmüş bir milletiz. Zaten eğitim konusunda çok eksiğimiz var. Yarım yamalak İngilizce öğretiliyor. Bu bilgiyle de gezmekten çok çekiniyor insanlar. Biz Türkiye’de yaşıyoruz. Bu ülkede hayatta kalmayı başarabilen hiç kimse dünyayı gezmekten ürkmesin.

Bir yeri anlamak için ne kadar kalmak gerekiyor?

Uzun süreli bir Japonya seyahati hayalim var. Japonlar nezaket, insaniyet, saygı, çalışkanlık anlamında çok ilgimi çekiyor. Bunun dışında kısa kaçamaklar tam bana göre. 3-4 günlük hafta sonuna bağlanmış seyahatlere bayılıyorum. Okyanus ötesi uçuşlarda ise en az bir hafta. Bir yeri anlamak için orada ne kadar kaldığın değil, nasıl yaşadığın önemli. Yıllardır İstanbul’da yaşayıp Ayasofya’yı merak etmemiş, her gün önünden geçmesine rağmen Kız Kulesi’ne gitmemiş çok insan olduğu düşünülürse zamanın bir kıstas olmadığı aşikâr.

Sıradaki seyahat nereye olacak? 

Valencia, Porto, Venedik ve Budapeşte var sırada. Eğlendiğim sürece devam edeceğim. 80’lerimde göz kenarlarım iyice kırışınca çok eğlenceli olmaz mı o fotoğraflar.

http://www.hurriyet.com.tr/dunyayi-kirmizi-burunla-geziyor-29820702

Paylaş

YORUMLAR