Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

Çıralı’da bir Amazon

Çıralı’da bir Amazon

Miriam Lancewood-Peter Raine çifti, tam sekiz yıldır teknolojiden, takvimden hatta saatten uzak yaşıyor. Beden eğitimi öğretmeni Miriam (34) Hollandalı, akademisyen Peter (64) ise Yeni Zelandalı. Yedi yıl boyunca Yeni Zelanda Alpleri’nde, vahşi doğanın içinde avlanarak yaşadılar, sonra Avrupa’da bin kilometrelik bir yürüyüşe çıktılar. Şimdi de Türkiye’deler. Onlarınki kaçış değil, tercih... Maceracı çifti Antalya Çıralı’da bulduk...

Serkan Ocak / serkan.ocak@hurriyet.com.tr

Hollanda’da doğup büyüyen Miriam, ilk seyahatine 21 yaşında çıktı, Hindistan’a gitti. Orada Peter’la tanıştı ve o andan itibaren hayatı değişti. “Çalışmadan yıllarca seyahat etmeyi nasıl başaracağımı bilmiyordum” diyen Miriam, serüvenini şöyle anlatıyor:

“Peter, Yeni Zelanda’nın ne kadar güzel olduğunu anlatınca orada yaşamak istediğime karar verdim. Ancak oturma izni alabilmek için bir yıl çalışmam gerekiyordu. Ben de mesleğim olan lise öğretmenliğini yaptım. Bu, bir evde yaşadığım son dönem oldu. 2009 yılıydı. Her hafta sonu dağlarda yürüyüşe gidiyorduk. Dağlardan dönmeyi hiç istemiyor, saat etrafında dönen, mekanik ve tekdüze çalışma hayatını hiç sevmiyordum. Duşa, arabaya, internete, eve ihtiyacım yok. Bunlar için neden çalışayım?”

Vejetaryendi, keseli sıçan avladı

Çift, dağlarda yaşamaya karar verdikten sonra vahşi doğada nasıl hayatta kalınacağını öğrendi. Miriam’ın çocukluk kahramanı Robin Hood’du. Onun gibi olmak istiyordu. Bu yüzden ok ve yay kullanmayı öğrendi. Vejetaryen olarak büyüyen genç kadın için ilk av çok zor geçti: “2010’da bir Avustralya keseli sıçanını (opossum) öldürdüm. Küçük bir hayvandı, tuzakla yakalamıştım. Bulduğumda hâlâ hayattaydı. Kestim, derisini yüzdüm. Ama her şey ters gitti. Onun için çok üzüldüm ve çok ağladım. Bir daha da yapmak istemedim.”

Miriam avcıydı, Peter ise aşçı. İlk vurdukları keseli sıçandan çok güzel bir yemek yaptı. Soğuk eksi 12-15 derecelerdeydi. Et yediklerinde ilk defa ısındıklarını fark ettiler. Ve ondan sonra sürekli avlanmaya başladılar. Beden eğitimi öğretmeni olan Miriam, yüksek atlamada Hollanda Genç Milli Takımı’na kadar yükselmiş, altı kez de altın madalya kazanmıştı. Dolayısıyla güçlü kaslara sahipti. Sporcu yapısı da ona bu yaşamında çok yardımcı oldu.

Miriam bir süre ok ve yayla avlandıktan sonra, hayvanlar acı çektiği için silah kullanmaya başlamış.

Vahşi doğada barınmak için çadır kullanıyorlardı. “O kadar güzel yerlerde yaşıyor, güzel manzaralar görüyorduk ki, hep farklı noktalarda konaklamak istiyorduk. Bazı yerler kış için, bazı yerler yaz için daha uygundu” diye anlatıyor.

Sürekli hareket halindeydiler. Bir keresinde 10 ayda 3 bin km. yürüdüler. Yedi yılda Yeni Zelanda’nın neredeyse her yerinde kaldılar. Tüm ada onlarındı adeta... Yanlarında tek bir teknolojik alet yoktu. Peter, “Bazen günleri karıştırıyorduk. Ayın kaçı olduğunu hatırlamıyorduk. Ancak kuvvetli bir ağrı kesici ile antibiyotik aldık yanımıza. Bir kaza geçirirsek ölümle sonuçlanacağını biliyorduk. Dikkatli davranıyorduk. Acelemiz yoktu. Yavaş hareket ediyorduk” diye anlatıyor.

Peter, ilk seyahatine 19 yaşında çıkmış. Klimatoloji, çevrecilik, çevre ekonomisi, sosyoloji, felsefe, antropoloji alanlarında eğitim gördü. Biyocoğrafya, çevre meseleleri ve işletme, çevre planlamacılığı, hukuk, kutsal mekânlar üzerine çalışmalar yaptı. Ekoloji kitapları yazdı. Profesörlüğe kadar yükselmişti ki, hepsini bir kenara bıraktı. Teoriyi bilmek yetmiyordu, doğaya çıkıp yaşayarak öğrenmeliydi. İlk 10 yıl tek başına dolaştı. Sekiz yıl önce de Miriam’la karşılaştı. Artık birlikte yürüyorlar...

Maceracı çiftin paraya ihtiyacı yok. Ancak yine de gerekli olduğunda kullanmak üzere geçmişte kazandıkları bir birikimleri var. Küçük bir yatırım da yapmışlar. Peter, Yeni Zelanda’da ortalama gelirin 10’da biri kadar kazandıklarını, bunun da fazla fazla yettiğini söylüyor.

Doğaya yaklaşmalıyız

Peter, kendinden ‘20. yüzyıl göçebesi’ diye bahsediyor. “Eski göçebelerden farklıyım. Onlar uçamıyordu, ben uçağa binebiliyorum” diyor. 17 yıl önce Hindistan’a gittiğinde kim olduğunu soranlara “Modernizmden kaçmış bir mülteciyim” diye yanıt vermiş. Artık insanların doğayla bağını kaybettiğini, bu nedenle gücünü de kaybettiğini ve korkaklaştığını iddia ediyor. Ona göre korkulardan arınmanın yolu, doğada daha fazla bulunmak.

Hollandalı bir yayıncı hikâyelerini duyunca kitaplaştırmalarını istemiş. Miriam’ın kaleme aldığı kitabın adı, ‘Woman in the Wilderness’ (Yabanda Bir Kadın). “Biz sadece kendi hayatımızı yaşıyorduk, meğer ilgilenenler varmış” diyor. Kitabın henüz Türkçesi yok.

Bundan sonra nereye?

Miriam ile Peter, Yeni Zelanda’nın ardından Avrupa’ya geçti. Çok planlı yaşamıyorlar. Önce Paris’e uçtular. Fransa’dan doğuya doğru yürümeye başladılar. İsviçre, Avusturya ve Almanya rotasını izlediler. Yorulunca otobüse bindikleri de oldu. Hava iyice soğuyunca rotalarını önce Balkanlar’a, oradan Türkiye’ye çevirdiler. Böylece ver elini Likya Yolu... Bir ayda tüm rotayı tamamladılar. Ancak hava yine soğudu ve biraz da yoruldular. Çıralı’da Canario Pansiyon’un işletmecisi Barış Elmas ile karşılaştılar. Barış Bey, onlara bir ahşap kulübe tahsis etti. Yedi yıl sonra bu kulübe onların ilk evleri oldu. Bundan sonra ne yapacaklarına dair bir fikirleri yok. 20 gün sonra Türkiye vizeleri dolana kadar macera arayışlarını sürdürecekler.

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/ciralida-bir-amazon-40752253

Çıralı’da bir amazon kadını - Hürriyet TV

https://www.youtube.com/watch?v=FzajFf_r6kI&t=6s

Paylaş

YORUMLAR