Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız bereketli topraklarında ilerliyoruz. Bir yanımızda derin bir vadi, diğer yanımızda ise asırlık fıstık ağaçlarının olduğu bahçeler, birbiri ardına sıralanmış güzel köyler var. İki arkeologla kentte en son bulunan yeni mezarları konuşuyoruz. Yaklaştıkça heyecanımız artıyor. Yeni bir piramit keşfetmiyoruz belki ama tesadüf eseri bulunan bu mezar odaları bu coğrafyada görülen türünün ilk ve en güzel örnekleri... Tam 2500 yıl öncesine ait ve ilk kez Hürriyet Seyahat sizin için bu mezara girdi...
Serkan Ocak / serkan.ocak@hurriyet.com.tr
Meseleyi biraz başa saralım. ‘Gaziantep’in keşfet’ projesi kapsamında geçen hafta Hürriyet’in pek çok yazarı ve yöneticileriyle birlikte Gaziantep’e gittik. Kentin her yeri ayrı bir zenginlik... Hititlerin, Romalıların, Selçukların, Osmanlı’nın bir dönem yaşadığı bu topraklarda birçok önemli eser var görecek. Dünyanın en büyük mozaik müzesi ‘Zeugma’ burada. Gastronomi konusunda UNESCO tarafından tescillendi. Tam 500 ayrı yöresel yemeği var. Akdeniz ve Mezopotamya’nın tam ortasında, her karış toprağı ayrı bereketli.
Böyle bir ortamda “Gaziantep’e gidecekler yeni nereleri görebilir?” arayışı içindeyken çok önemli bir ‘buluş’un haberini aldım. Henüz açıklanmamış. İki yeni mezar odası... Duyar duymaz Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanı Fatma Şahin’den gerekli izni alıp Gaziantep Müze Müdürü Tenzile Uysal ve çivi yazısı konusunda uzman Hititolog Hülya Kayaöz’le birlikte mezarlara doğru yola çıktım. Mezarların yerini bilmesek bir şey anlamadan geçebilirdik. Çünkü belirgin bir işaret yok. Yaklaşınca Müze Müdürü Uysal, durmamızı işaret etti. Önü iş makinesiyle açılmış odanın kapısı belirdi önümüzde. Küçük kapıdan içeri girdik. Karanlıktı. Yüzey temizlemesi yapılmış ancak yine de kertenkeleler, solucanlar vardı mezarda. İçeri girip cep telefonlarımızın ışığını yaktığımızda renkler belirmeye başladı.
Her birinin bulunduğu bölümün duvarına çeşitli resimler yapılmış. Geometrik bezemelerin yanında insan figürleri de var. Sarmaşık dallar, Zeugma’da çok sık görülen ‘meander’ geometrik şekli, dört yapraklı yonca, kap formları, kabartmalar, insan figürlerinin bulunduğu sahneler, asma yaprakları, hayvan betimlemeleri oldukça kaliteli yapılmış. Kökboyaları yüzyıllarca renklerini korumuş görünüyor. Her iki kaya mezarı da dikdörtgen bir yapıya sahip. Gaziantep Müze Müdürü Uysal, mezarların M.Ö. 5.-3. yüzyıla tarihlendiğini ve gördüğü, en güzel mezar odaları olduğunu anlattı.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de Yavuzeli’nde bulunan mezarların, hem mimari açıdan hem sahip olduğu boyalı süslemeleri ve kabartmalarıyla çok önemli olduğunu anlatarak şunları söyledi: “Mezarlarda geometrik, bitkisel ve mitolojik konulu süslemeler yer alıyor. Bu mezarlar, Güney Kommagene Bölgesi’nin tespit edilen en süslü mezarları. Dikdörtgen bir planlı, tamamen ana kayaya oyulmuş ve iki odalı.
Gaziantep coğrafyasında yüzlerce kaya mezarı bulunmasına rağmen hiçbiri bu mezarlar kadar süslü ve mimari açıdan bu kadar özenli değil. Bu durum ise bizi oldukça heyecanlandırıyor. Bu mezarlar, Antik çağ insanlarının ölüme ve ölülere ne kadar değer verdiğini açıkça gösteriyor...” Gaziantep’te bu yeni bulunan kaya mezarları için henüz hazırlıklar tamamlanmış değil. Sadece mezarların kapılarında demir kapılar bulunuyor. Ancak yakın zamanda hazırlıklar tamamlanırsa bu gizemli mezarlar ziyarete açılabilir. Gaziantep’in önemli tarihi yerleşim yerlerinden biri de Rumkale. Nizip sınırlarındaki Rumkale 2011’den bu yana restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalıydı. Ancak Artık bu yapılar da ziyarete açılacak. Uzun süre burada çalışan Arkeolog Hülya Kayaöz, önümüzdeki yıl bahar aylarında Rumkale ziyaret edilebilicek.
Etrafında Fırat Nehri’nin suları bulunan eski yerleşimin üzerinde 12. ve 14. yüzyıllardan kalan bir kale yer alıyor. Ama buradaki yerleşimin tarihi Paeolitik Çağ’a yani onbinlerce yıl öncesine dayanıyor. Bir inanışa göre, İncil burada çoğaltıldı. Bu nedenle de Rumkale açık olduğu zamanlarda çok fazla Hıristiyan buraya gelerek ibadet ediyordu. Yerleşim yerinin içinde son yüzyıla ait eski köy evler, bir kilise kalıntısı, Barşevma Manastırı bulunuyor. Bu yapılar elden geçirildi, restorasyon çalışmaları da hemen hemen tamamlandı. Şu ana kadar Rumkale’ye gidenler Birecik Baraj Gölü’nün suları üzerinde Halfeti’den tekne turu yaparak Rumkale’yi görüyordu. Son beş yıldır ziyarete kapalı olan Rumkale nihayet önümüzdeki yıl açılıyor.
Gaziantep’te aynı anda 5 antik yerleşim yerinde kazılar yapıyor. Bu anlamda Türkiye’deki ender şehirlerden biri. Üstelik tüm şehirlerin merkeze uzaklığı bir saat bile değil. Bunlardan biri de Dülük’teki Doliche Kutsal Alanı. Burada bir mağaranın içindeki Mithras Tapınağı, kısa bir süre önce örenyeri haline getirilerek ziyarete açıldı. Işık Tanrısı Mithras adına yapılan tapınak Anadolu’da bilinen ilk Mitras Tapınağı. Ayrıca ışık tanrısına boğaların kurban edildiği bu kutsal mekân dünyanın da en büyük Mithras Tapınağı olarak biliniyor.
Mithra inancı yeniden doğuşu ve ruhun ölümsüzlüğünü simgeliyor. Bu nedenle bir dönem Hırıstiyanlığa bile rakip olmuş. Bazı uzmanlara göre Gaziantep’in Zeugma’dan sonra en büyük marka olması gereken tapınak işte tam da bu... Mağaraların karşı tepesinde de inanç halen devam ettiğinden bazı yatırlar bunuyor. Dülük halen yerleşimin olduğu Türkiye’deki en eski kentlerden de biri.
Dünyanın en büyük mozaik müzesi Zeugma’da artık çok önemli bir eser bulunuyor; ‘Fıstık tutan çocuk steli’. Üstelik bu önemli parçanın müzeye getirilmesinin tam 85 yıllık hikâyesi var. Stel, Yunanca ‘dikili duran blok’ anlamına geliyor. Fıstık tutan çocuk steli 1931’de Zeugma antik kentinden çıkarıldı. Ancak o dönem Gaziantep’de bir müze bulunmadığı için bu stel Adana’ya gönderildi.
Elinde fıstık tutan çocuk Gaziantep’i temsil ediyordu. Daha sonra şehrin ilk müzesi 1944’te kurulmasına rağmen bu önemli eser Adana’da kalmaya devam etti. Bazı Gazianteplilerin steli geri getirme girişimleri de sonuçsuz kaldı. Stel dünya literatürüne girdi. Bunu sağlayan da Alman arkeolog Jörg Wagner. 1976’da yayımlanan ‘Seleukeai am Euphrat/Zeugma’ isimli kitabından bu stelden bahsediyor.
Tek parça taş heykelin üzerinde Grek dilinde ‘Erken veda’ yazıyor. Neden öldüğü bilinmiyor ancak genç yaşta kaybedilen çocuğun mezarına babası bu steli (mezar taşını) yaptırıyor. Steldeki temsili çocuğun bir elinde fıstık cumbası var. Diğer elindeki hayvanın bazı arkeologlarca su tavuğu, belki de yöremizde çok bulunan keklik veya güvercin olabileceğini düşünülüyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanı Fatma Şahin’in geçen ağustos ayındaki girişimleri sonucunda Gaziantep’e geri geldi. Şu anda Zeugma Müzesi’nde yeni ziyaretçilerini ekliyor...
Mezar resimlerinde kırmızı, sarı, mavi ve beyaz renkleri kullanılmış. Hizmetkarların olduğu ayrı bir oda var. Ön bölümde ise şehrin yöneticileri ve önemli kişiler için yapılmış mezarlar olduğu tahmin ediliyor. Tavanda çarkıfelek figürü var. Bölgede sevilen bir motif. Şansı temsil ediyor. Zeugma Müzesi’nde de farklı mozaiklerde de var.
Mezarlar Yavuzeli ilçesindeki köyleri birbirine bağlayan yeni yol çalışmaları sırasında iki ay önce bulunmuş. Köylüler hemen bölgede Karkamış kazı başkanlığı yapan İtalyan Arkeolog Prof. Nicolo Marchetti’ye haber veriyor. Nicola’da müzeye... İlk incelemeler yapılıyor. Fotoğraflar çekiliyor.
Sonuç çarpıcı: İtalya’da ulaştığım Bologna Üniversitesi‘nden Nicolo, şunları anlattı: “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ilk kez böyle mezarlar bulunuyor. Türkiye’de Likya bölgesinde de daha önce bulundu. Ancak bu çok farklı. Çok özel. Lahitin başında sofrada yemek yiyen insan motifleri, çeşitli konular var. Pers Dönemi’ne ait, belki de Hellenistik dönem... İncelemeler sonrasında söylenebilir.” Marchetti ayrıca buranın özellikle turizm açısından da çok önemli olduğunu, yeni buluntuyu görmek için insanların bölgeye gideceğini anlattı.
YORUMLAR