Birden işi gücü bırakmak zor olmadı mı?
Aİ: Bu seyahati uzun süredir düşlüyorduk. Aslında niyetimiz uzun soluklu bir dünya turuydu. Ama bir Türkiyeli’nin vize süreçlerine takılmadan “şu noktadan başlayayım da sonra yolumu bulurum” demesinin maalesef pek imkânı yok. Biz de en özgür olabileceğimiz ve halihazırda çok merak ettiğimiz Güney Amerika’yı seçtik. Umut yenileme zamanı gelmişti. 10 yıldır birlikteydik ve hayatımızda tekrar eden sorun, aksaklık ve engellerin bizden kaynaklanmadığını biliyorduk. İçinde dönüp durduğumuz rutini kesmeye, ara vermeye karar verdik. Bir nefes aralığı diyelim. Sonuçta ben 15 yıllık akademik hayatımı sonlandırdım. Eşim de ortağı ile anlaşıp bir süre ara verdi. Kendi adıma resim çok netti. 15 yılda ‘Dr.’ oldum. ‘Prof.’ için de 15 yıl daha vardı. Araştıran ve paylaşan bir akademisyen olmak için bu tip engelleyici bir rutine ihtiyacım olmadığına karar verdim.
ÖÖ: Uzur bir süre yurtdışında yaşadım. 11 Eylül sonrası New York’tan İstanbul’a döndüm. “İstanbul, ters akıntılarda yüzmeyi bilenlerin şehri” der annem... Kentin güzelliklerini yaşamaya, keşfetmeye koşturmaktan fırsat olmaz. Uzun zamandır yeniden seyahat etmek istiyordum. Seyahat insanı yeniliyor.
Seyahat artık bir yaşam biçimi mi sizin için, işe geri döndünüz mü?
Aİ: Bu tip uzun seyahatler artık gözümüzü korkutmuyor. Ben hayatımı tamamen değiştirdim. Güney Amerika’da hayatıma ‘es’ vererek yapmak istediğimi düşünecek ruh haline geldim. Tempom, zaman algım, hayata bakışım değişti. Doğayla, toprakla yeniden temas kurdum. ‘Ek-Biç-Ye-İç’ adlı bir projenin içindeyim. Kentte bahçecilik ve tarım yapmanın izini süren/peşinden giden bir sosyal girişim. Yarı-zamanlı olarak, kendi hızımda ve keyfimde ders vermeye devam ediyorum. Eşim de işine döndü. Yokluğumuzla dönüşümüz arasında değişen çok az şey olduğunu görmek zaten şaşırtıcı değil ama bunun farkına varmak için bu arayı vermek gerekiyor.
Yeni seyahat planlarınız var mı? Nerelere gitmeyi düşünüyorsunuz?
ÖÖ: Uzakdoğu ve Pasifik çevresi içimizde kaldı. Avustralya, Yeni Zelanda, Fiji, Samoa vb. ilk adımımız olacak gibi.
Her şeyi geride bırakıp gitmek çok zor mu, bu kararı verirken zorlandınız mı?
Aİ: Tam tersine aslında çok kolay, bir anlık karar meselesi (sonrasında yola çıkar hale gelmek ise 3 sene sürdü). Gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Biz işimizi bıraktık, evimizi depoya boşalttık. Bir gidiş-dönüş bileti aldık, cebimize bir miktar para koyduk ve sırt çantalarımızla yola çıktık.
Neden Güney Amerika? En çok sevdiğiniz ülke neresi oldu?
Aİ: Gerçekten özgür bir seyahat istiyorsanız, ön planlama yapmadan daldan dala atlayabileceğiniz bir kıta. Saat dilimi, mevsimler, tatlar, flora-fauna tamamen alışık olmadığımız türden, yani beş duyunun beşini de formatlayıp yeniden başlamak isteyenler için biçilmiş kaftan.
ÖÖ: En sevdiğimiz ülke Şili oldu. Çok medeni. Anadolu gibi her coğrafya, her iklim mevcut... Karma bir nüfus, kentleri ve insanları çok uygar. Zamanının dikta yönetimi ile yüzleşmişler, insanın ve insan haklarının değerini idrak edip, İnsan Hakları Müzesi’ni hayata geçirmişler. Şimdi de bir dizi reformun eşiğindeler. En son üniversiteleri yeniden parasız yapmayı başardılar. Oradaki yaşam biçimini kendimize yakıştırdık.
Genel rotanız nasıldı?
Aİ: Rio’ya gidiş bileti aldık, sonra da Mart 2014 seçimlerine yetişelim bari diyerek de Lima’dan dönüş bileti. Seyahat öncesi oturup saydık, tam 100 günlük bir zaman. Bu 100 günde kıtanın üçgen şeklini veren alt kontürünü çizip döndük, yani Rio’dan aşağıya Brezilya ve Arjantin (arada Uruguay) üzerinden Patagonya’ya indik, kıtanın Ushuaia’da ucunu gördük. Sonra boydan boya Şili üzerinden yukarı çıkmaya başladık, Bolivya’da rakımı tepe noktasına ulaştırdık. Peru, seyahatimizin ruhani doruğu oldu, Machu Pichu ve Kutsal Vadi arkasından Lima’dan geri döndük. Bolca iklim ve coğrafya değiştirdik.
Çok paraya ihtiyacınız oldu mu, nerelerde kaldınız, ulaşımı nasıl sağladınız?
ÖÖ: Tüm masrafları hesaplayınca iki kişi günlük ortalama 75 dolar harcadık. Ne kadar harcadığınız ülkeden ülkeye çok değişiyor; Brezilya pahalı, Uruguay makul, Arjantin’de karaborsa döviz hâkim. Şili pahalı, Bolivya epey ucuz, Peru ise orta karar... İlk hostel denemelerimizin ardından daha çok ‘airbnb’ usulü konakladık. Bolivya’da meyveli sütten zehirlenince yan odada kalan doktor çift çok yardımcı oldu. Ağırlıklı otobüsle seyahat ettik. Trene Peru’da bindik. Bolca yürüdük.
Kötü bir anınız da oldu mu?
Aİ: İki kere zehirlenmek ve bir kere kaldığımız airbnb evinde soyulmak dışında hayır. O da garip bir anı. Uruguay’da, Montevideo’nun ‘Beverly Hills’i’ olan muteber bir mahalle villasında kalırken oldu. Evin bahçıvanı odamıza girip sadece dolarlarımızı almış ama TL, Euro veya Peso’lara dokunmamış. Durumu ev sahibine söyleyince, kadın gece yarısı gidip bankadan eksik miktarı çekip, bize sorgusuz sualsiz parayı iade etti.
Seyahat etmek sizin için ne anlama geliyor ?
ÖÖ: Dünyanın bir parçası olduğumuzu hatırlamak, dolayısıyla da bir nevi dünya vatandaşı olmak demek. Dünya yüzeyinde ne kadar küçük bir nokta olduğumuzu tekrar idrak etmek demek... Ayrıca, geleceğe umutla bakmak, tek bir yere çakılmak ve sahiplenmek yerine her seferinde ayarları tazelemek, dışarıdan olduğun yere bakabilmek demek.
En sevdikleri beş şehir
Amsterdam, Hong Kong, New York, Valdvia, Santiago (Şili)
Seyahatten ne alırlar?
Aİ: Bölgeyle ilgili küçük eşyalar
Nerede kalırlar?
‘Airbnb’
Kiminle seyahat ederler?
Eşimle birlikte
Seyahatte ne okurlar?
E-kitap, otobiyografi, bölge hakkında kitaplar
Seyahat çantalarının vazgeçilmezleri neler?
Aİ: Cep telefonuna takılan fish-eye ve makro lensler, havlu, buff, çakı, bez torbalar, her işi gören bir şal ve iyi yürüyüş botları.
Ne yer ne içerler?
Her şeyi deneriz, yerelden lezzetlerden çekinmeyiz, zehirlensek bile.
YORUMLAR