Yazın Mersin'in ovalarına inen, kışın Konya'nın yüksek yaylalarına göçen Sarıkeçililer, 150 çadırla var olma savaşı veriyor. Anadolu'nun son göçerlerinin yolu, keçilerinin ormana zarar verdiği gerekçesiyle her geçen yıl daralıyor. Zorlandıkları yerleşik hayat onlar için 'son' demek
17 Mayıs 2010
“Devlet bize göç edeceğimiz bir yol göstersin” diyen Sarıkeçili üyelerinin göç yolculuğu bazen iki ayı buluyor. Kimi devesiyle kimi traktörüyle orman yollarına koyulsa da ortak noktaları çadırları ve keçileri.
MERSİN - Bir dağ keçisi bir insan için en fazla ne ifade edebilir? Hayatı, yaşam kaynağı, yemeği, suyu, çocuğu, umudu, yarını olabilir mi? Anadolu’nun son göçerleri ‘Sarıkeçililer’ için evet. Binlerce yıllık geleneği sürdürmeye çalışırken kışın Mersin’in düz ovalarına konan, yazınsa Konya’nın yüksek yaylalarına göçen Sarıkeçililer, karşılaştıkları baskılar nedeniyle bugün yerleşik hayata geçerek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Sarıkeçililer’in göç yolları, keçilerin ‘ormana zarar verdiği, fidanları yediği’ gerekçesiyle her yıl git gide daralıyor.
Sarıkeçililer, Anadolu’da hayat sürmüş Oğuz Boyu’ndan geliyor. Diğer boylar çoktan tarih sayfalarında yerini alırken, Sarıkeçililer var olma savaşı veriyor. Sayılarının 150 aile (çadır) olduğu sanılıyor. Ailedeki fertlerin sayısı dört ile 10 arasında değişiyor. Göçmek zorundalar, çünkü keçileri, develeri için uygun iklim ve otlaklara ihtiyaçları var. Devlet Sarıkeçilileri yerleşik hayata zorluyor. Ancak Sarıkeçililer, asıl ‘son’un yerleşik hayata geçince başlayacağını düşünüyor.
Sarıkeçililer için hayat her yıl yeniden başlıyor. Yörük aileler toplu halde değil, ayrı ayrı göçüyor. Göç bazı yıllar iki ay sürüyor. Kimi devesiyle, kimisi de ‘teknolojiye ayak uydurmak zorunda kalarak’ traktörleriyle orman yollarından göçüyor. Mersin’in Gülnar ilçesinin bir köyünde göç yolunda olan 67 yaşındaki Cemal Candan dertli:
“Dedemin dedeleri de göçebeydi. Elimizdeki keçileri satsak nasıl geçiniriz? Kuru tarla alsak ne olacak? Bizim sermayemiz, tarlamız, elmamız, sebzemiz her şeyimiz keçi. Develeri sattım bir traktör aldım, ama traktörün beti bereketi yok. Devenin gütmesi zor diye sattım. Ama devenin bize getirisi vardı, traktörün ne getirisi var? Eskiden bir sene ekin ekilirdi. Bir sene boş kalırdı ama şimdi her yıl ekiyorlar. Hayvanları gütmek zorlaştı. Boş tarla kalmadı. Keçilerin otlayacağı yer kalmıyor. Yerleşik hayata geçsek, kuru evde gelir olmazsa neyle geçineceğiz? Keçi gitti mi biz yeni doğmuş çocuk gibi oluruz.”
‘Harp çıksa haberim olmaz’
Sarıkeçililerin Türkiye gündemini takip etmek gibi bir dertleri yok. Candan ailesinin gündemini Candan şöyle anlatıyor: “Benim siyasetle hiçbir işim olmaz, Başbakan ne yapıyor, Cumhurbaşkanı ne yapıyor bilmem ben. Öte yanda harp var deseler benim haberim olmaz. Jandarma gelip söylerse haberim olur. Cep telefonum var. Radyo var ama çekmiyor. Benim gündemimde ‘bahar geldi, Konya yoluna göç başladı. Şu Mut yolundan nasıl geçilecek? Kırk Yalan köyünde (Kırk Kavak köyü) konunca sonra dokuz saatlik bir ‘Sırat yolu’ var oradan nasıl geçeriz bilmiyorum ben? 20 kilometrelik yol. Her taraf ekili, davarı nasıl kontrol edeceğiz?”
Musa Gök de bir Sarıkeçili. Keçilerini satarak yerleşik hayata geçmeyi denemiş. Ancak başaramayarak kara çadıra geri dönmüş:
“Keçileri sattık, bir eve yerleştik. Sonra terk ettim, alışamadım. Yaylaya geri döndüm. 27 yıldır Seydişehir’e göçerim. Orada ormancı 17 yaşındaki çocuğuma 3 bin TL’lik ceza yazdı. Tartıştık, sonra da oraya terk ettim. Hayvancılığa devam ediyorum. Bu sene ormancılardan korkumdan Ermenek tarafına gidiyorum. Göçebeliği terk edemem ’”
Sarıkeçililerin, dertlerini anlatabilmek için kurdukları ‘Sarıkeçililer Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ adında bir de toplulukları var. Derneğin başkanı Pervin Çoban, geçen yıl Başbakan Recep Tayip Erdoğan’la dahi konuşmuş: “Başbakan 17 Temmuz 2009’da Konya’daki bir görüşmemizde ‘kıl keçisi yasak diyenin ipini çekerim’ dedi. Ancak yazılı bir şey olmadığı için uygulamada ormancı böyle davranmıyor. Bir ayda toplam 20 bin TL ceza kesildi. Cezaların en küçüğü çadır başına 1.5 -2 bin TL. Bizim sorunumuza çare bulunmazsa, Sarıkeçililer yeryüzünden silinecek. Bize göç haritası çıkarılmalı. Bir yıl bir yerden diğer yıl başka yerden göçelim. Bize konaklayacak yer göstersinler, gittiğimiz yerlerde kira ödüyoruz. Ormanları tahrip etmeden dönüşümlü olarak hayvanlarımızı otlatmak istiyoruz. Yerleşmek isteyenlere de iş imkânı ve ev verilmesini istiyoruz.”
Yeditepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü araştırma görevlisi Hilal Tuztaş, Sarıkeçililer üzerine araştırma yapıyor. Tuztaş, “Orman Kanunu en büyük sıkıntıları. Her an ormancıların ‘ceza keseceği’ korkusuyla karşı karşıyalar. Sayıları her yıl azalıyor. Çocuklar okumak istese de göç zamanı nisan sonu gibi okuldan alınıyor. Okul sorununa çözüm bulunmalı. Sarıkeçililerin şu anda kafası karışık, zor şartlar yüzünden göç hayatından vazgeçmek isteyenler de var geleneğini bırakmak istemeyenler de. Eğer göç şartları iyileşirse kimsenin bırakacağını sanmıyorum.”
YORUMLAR