Anneler Günü'nde annelerin de şefkate, şefkatin örgütlenmesine ihtiyacı var. Süheyla Ertuş, yıllarca şiddet gördükten sonra 'el yordamı'yla ulaştığı KAMER ve valilik sayesinde 'Asla ayrılmam' dediği oğluyla yeni bir hayata başladı. Şimdi tek eksiği, iş
09 Mayıs 2010
HAKKÂRİ - “Kuma gittiğim evde beş çocuğun şiddetine dayanamadım. Babamın evine geri döndüm. Babam ölünce ağabeyim ‘ya oğlunu gönder, ya da defol’ dedi. Oğlumdan vazgeçmeyince dövdü, kaşımı patlattı. Evden de kovdu. Bir akrabam kovunca diğerine gittim. Ortalıkta kaldım. Ta ki...”
Hakkâri’de Süheyla Ertuş’un feryadı bunlar. Yıllarca koca şiddetine maruz kaldı. Ne kocası istedi onu, ne ağabeyi ne de akrabaları. Süheyla’nın tek bir isteği vardı; oğluyla birlikte yaşamak. Oğlundan vazgeçmesi istendi. Ama o direndi. Sonra sıcak bir el onlara uzandı. KAMER’in yardımıyla şimdi Hakkâri’nin kenar mahallerinin birinde, kalorifer dairesinden çevrilme tek odalı bir evde, oğluyla birlikte yarın ne yiyeceklerini bilmeden çaresizlik içinde yaşıyor...
Süheyla 35 yaşında, Türkçe bilmiyor. Anlattığı hikâyeyi sanki hiç yaşamamış gibi güleryüzlü... Çünkü hayatının tek mutluluk kaynağı, boya kalemlerini elinden bırakmayan oğlu Abdullah hemen yanı başında...
Ergenliğe girdiği yaşlarda yaptığı ilk evliliğinden bahsetmek dahi istemiyor. Yaşadığı yoğun şiddetten dolayı travma geçirmiş. Acılarla dolu anlattığı hikâye, kuma gittiği ve resmi nikâhı olmayan ikinci eşinden:
“Sekiz yıl önce Abdullah’ın babasıyla evlendim. İmam nikâhıyla kuma olarak eve gittim. Adamın beş çocuğu vardı. Daha ilk gün eşimin çocuklarından dayak yedim. Çünkü o evde fazlalık gibi görüyorlardı beni. Çocuklar beni kabul etmedi. Çocuklardan çok yoğun şiddet gördüm. Kaynanam ve kocamdan ise çok baskı gördüm. Bir yıl dört ay evli kaldım. Daha fazla dayanamadım ve babamın evine döndüm.”
O kapıdan bu kapıya...
Kuma gittiği eşinin çocuklarından yediği dayaklar karşısında isyan eden talihsiz Süheyla, babası öldükten sonraki süreci de şöyle anlatıyor: “Babam bana baktı. Ancak 16 ay önce öldü. Babam öldükten sonra ağabeyim beni tehdit etti ve ‘Ya oğlunu gönder ya da sana bakmam, oğlunu gönderirsen evimde oturabilirsin’ dedi. Kabul etmedim.”
“Bu olaydan sonra kendimi suçladım” diyen Süheyla, kuma gittiği kocasının evinden kendi isteğiyle ayrıldığı için kendini suçluyor:
“Kocamın evinde durmayarak tüm bunlara ben sebep oldum, diye düşündüm. Ağabeyim tehdit ettikten sonra kocama geri döndüm. Bir yıl boyunca kocamın peşinden gittim. Bu sefer kocam beni kabul etmedi. ‘Sen kendin gittin, neden geri geldin’ diyerek beni kovdu. Kocama geri dönebilmek için köyün büyükleriyle görüştüm. Hatta hocasına bile gittim. Araya girdiler ama kocam inat etti, beni istemedi. Tekrar ağabeyine gitmek zorunda kaldım. Ağabeyim beni çok kötü dövdü. ‘Çocuğunu gönder’ diyordu ama ‘Göndermeyeceğim’ dedim. Beni çok dövdü. Kaşım yarıldı. Dayaktan sonra ağabeyim ‘Seni evimde istemiyorum’ dedi ve kovdu. Bir akrabama gittim. Üç gün kaldım. Dışarıdan haber aldım; ‘Kocan çocuğunu kaçıracak’ dediler. Geçimli köyünden kaçtım.”
‘Biri savcılığa git’ dedi
Süheyla, merkeze gittiğinde kaşının açıldığını gören biri, ne olduğunu soruyor. Süheyla, gördüğü kişiye olup biteni anlatıyor:
“Bu kişi bana ‘savcılığa git’ dedi. Savcıya gittim. Adli rapor aldılar. Dava açıldı. Mahkeme kocamı, ağabeyimi, annemi çağırdı. Annem, ‘oğlunu bıraksın gelsin’ dedi. Kocam Abdullah’ı istedi. O da sonradan çocuğu almak için dava açtı. Mahkeme çocuğu vermedi. Ağabeyim hapse girecek diye şikâyetimi de geri aldım. Beş ay boyunca ortalıkta kaldım. Biri kovuyordu, diğerine gidiyordum. Sonra Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK) başvurdum. SHÇEK de çocuğumu istedi, ‘Yurda verelim’ dediler, ‘Kocama vermedim, neden yurda vereyim ki?’ dedim. Çocuğumla yaşamak istediğimi söyledim” diyor.
KAMER tesadüfen buldu
Süheyla’nın yaşadığı şiddet ve acı dolu günlerde oradan oraya savrulurken bir gün karşısına Kadın Merkezi (KAMER) çıktı. Hikâyenin bu kısmından sonrasını ise KAMER’in Hakkâri sorumlusu Zozan Selimoğlu anlatıyor: “Bizim o sıralarda mahalle çalışmamız vardı. Mahalle mahalle evleri gezerek kadınlara ulaşmaya çalışıyorduk. Arkadaşlarımız Süheyla’nın evine gitmiş. O saatten sonra Süheyla’ya yardım ettik. Hakkâri Vali Yardımcısı’na durumu ilettik. Bize yardımcı oldu. Sosyal Yardımlaşma Vakfı sayesinde bir ev tuttuk. Ev kirası 200 TL. Üç aylık kirasını karşıladı. İkinci üç aylık kirayı da yeni ödedik. Şimdi Süheyla’ya bir iş arıyoruz.”
Süheyla, her şeye rağmen başını sokacak bir evi olduğu ve aç olmadığı için mutlu: “Ara sıra durumumu soranlar oluyor. ‘İyiyim’ diyorum. Çünkü aç değiliz. Oğlum ve ben varız. Fazla bir şeye ihtiyacımız yok. Bir paket makarna üç gün yetiyor bize.”
Neyse ki Abdullah makarnayı çok seviyor! Abdullah’ın okul çağı geldi ancak yaşanan mahkeme süreçleri ve oradan oraya sürüklenmeler, Abdullah’ın bu yıl okula yazılmasına da engel oldu.
Hakkâri Valiliği, Süheyla’nın yiyecek ihtiyacı için zaman zaman gıda çeki veriyor. Ancak bu yardım bitince ne yapacağını bilmiyor. İlk üç aylık kiranın ardından ev sahibi kirayı ödeyemediği için Süheyla ve oğlunu evden çıkarmak istemiş. Ancak yine KAMER devreye girerek sonraki üç aylık kirayı da valilikten temin etti. Ancak Süheyla sonrasıda ne yapacağını bilmiyor, şu anda tek ihtiyacının ayakta kalmasını sağlayacak bir ‘iş’ olduğunu söylüyor.
Süheyla ve oğlu Abdullah’ın şimdilik sıcak bir yuvaraları var. Tek göz evinde bir halı ve sadece birkaç minder var. Evdeki tek kaset çalarlı teypleri ise yalnızlıklarını gideriyor.
YORUMLAR