Bir gencin Kuşadası'nın göbeğinde, gündüz vakti sivil polisçe başından vurulmasına tanık olan esnaf konuştu: 'Başına namluyla vurdu. Sonra kaldırdı, başına ateş etti...'
15 Nisan 2010
İSTANBUL - “Polis çocuğu tutmuştu. Önce ayağına doğru ateş etti. İsabet etmedi. Sonra başına namluyla vurdu. Polis olduğunu o anda bilmiyorduk, ‘Yapma’ diye yalvardık. Çocuğu yerden kaldırdı. Başına ateş etti. Altı yedi sivil polis şahitlik yapmamamız için bize gözdağı verdi...”
‘Çocuk’ önceki gün saat 14.30 sıralarında, Kuşadası’nın göbeğinde sivil bir polis tarafından başından vurularak ağır yaralanan 27 yaşındaki Umut Tamaç. Bu dehşet anlarına tanık olansa, Tamaç’ın yere yığıldığı yerin yakınındaki Yay-Tun Et Galerisi’nin sahibi Mehmet Yaylacı.
Valilikten yapılan ilk açıklamaya göre hakkında ‘yakalama emri’ bulunan Tamaç, polis tarafından götürülmek isteyince bıçak çekti, yaşanan ardebedede polisin silanı ateş aldı.’ Yaylacı’nın Radikal’e anlattıkları ise farklı:
ÇOCUK TESLİM OLMUŞTU: Caddede karşılıklı duruyorlardı. Polis ayakta bağırıyor, çocuk müdahale etmiyor, cevap vermiyordu. Çocuk zaten korkmuştu, gitmek istiyordu. Polis bırakmıyordu, ‘ben seni götüreceğim’ diyordu. Çocuk hiç seslenmiyor, polis ‘Seni öldüreceğim, başıma bela olacaksın’ diyordu. Polis, ikide bir çocuğa seni öldüreceğim’ diyordu. Çocuk da ‘Öldüreceksen öldür, ben buradayım’ diyordu. Aramız iki üç adım bir şeydi. Tabii yanlarına çok yaklaşamadık. Silah var, bize de dönebilir diye. İlk gördüğümden itibaren polisin elinde silah vardı. Çocuğun elinde bir şey yoktu.
YALVARDIM: Çocuk hiç müdahale etmiyordu. Çocuk yürümek istiyordu, hep önüne geçip müdahale ediyordu. Polis önce çocuğun ayağına ateş etti. Denk gelmedi. Yere ateş ettiğinde ben onun polis olduğunu bilmiyordum. ‘Ağabey, yapma yazık günahtır’ dedim. ‘Elinden kaza çıkacak, gerek yok’ dedim. Biz öyle dedikçe kendini havalara soktu. Bizi hiç dinlemiyordu. Ayaktayken yakasını tutmuştu. Silahın namlusuyla kafasına vurdu. Çocuk sırtüstü yere gitti. Polise çok yalvardık, yapma diye yalvardık. Çocuk zaten çelimsizdi. Bu sefer alnına ateş etti. Ayağa kaldırdı, bu sefer kafasına sıkınca çocuk yere düştü.
VURDU, 155’İ ARAYIN DEDİ: Tüm yaşananlar iki dakika içinde oldu. O çocuk pisi pisine vuruldu. Vurduktan sonra bize ‘155’i arayın gelsin’ dedi. Biz de kızdık. 155’i aradık. İki dakika içinde sivil ve diğer polis ekipleri geldi. Yerde bir bıçak vardı. Ama çocuktan düşüp düşmediğini görmedim. Diğer polisler, çocuğu vuran polisi apar topar ekip arabasına bindirerek götürdü. Çünkü buradaki halk vuran polisin üzerine yürümek istedi.
GÖZDAÐI VERDİLER: Esnaf olduğumuz için direkt bizim yanımıza geldiler. ‘Biz olsak, biz de aynı şeyi yapardık’ dediler. Yanımıza gelenler sivildi. ‘Dağılın lan buradan, bizim de çoluk çocuğumuz var’ diye bağırıp çağırdılar. Sonra bizim mekâna geldiler. Gazeteciler de geldi. Gazeteciler bizimle konuşmak isteyince, siviller ters ters bakıyordu. Konuşturmak istemiyordu. Ben polislere ‘Size ifade vermek istemiyorum, savcılığa ifade vermek istiyorum’ dedim. Altı yedi sivil polis vardı. İnsanlara burada gözdağı verdiler. İfade verdirmek istemediler. İnsanlar da başımız ağrımasın diye, herkes geri çekildi. Bunu bütün herkes gördü. İlçe emniyet müdürü geldi, ‘şahit misin’ diye sordu. ‘Kafam yerinde değil’ dedim. ‘Daha sonra düşüneceğim ve ifade vereceğim’ dedim.
VİCDANIM SIZLAR: Savcılığa da mutlaka ifade vereceğim. Vermek zorundayım, Bu vicdanın altında kalamam. Polis vuruyor, yarın bize de aynı şeyi yapabilirler. Aydın Sökeliyim. Burada böyle bir şey daha önce olmadı. İlk kez yaşıyorum. Gözlerimin önünde olduğu için hâlâ şoku üzerimden atamadım. Çocuğun ailesi yarın (bugün) buraya gelecekmiş. Kendi ailesiyle birlikte karakola gitmeden savcılığa giderek ifademi vereceğim. Çocuğu da polisi de tanımıyorum.
Olay sonrası sessizlik
Kuşadası’nı sarsan olayın ardından sivil polis gözaltına alındı. Emniyet polisin kimliğini açıklamadı ve Aydın Valisi Hüseyin Coş’un önceki gün yaptığı açıklama dışında çıt çıkmadı. Coş, “Savcılıkça yakalama emri bulunan bir kişiyi polis memuru almak istemiş. Kişi bıçakla mukavemet edince arbedede polis silahını ateşlemiş. Polis şu an gözetim altında. İddialar adli tahkikat sonucunda açıklığa kavuşacak” demişti.
Abla: Polis olduğunu nasıl bilsin?
Başından polis kurşunuyla vurulan Umut Tamaç, şu anda yoğun bakımda, yaşam mücadelesi veriyor. Yanında ablası Pınar Tamaç var. Kardeşinin iddia edildiği gibi uyuşturucu satmadığını sadece bağımlı olduğunu anlatan abla Tamaç, hakkında da ‘yakalama değil, polis kontrolünde hastaneyi götürme’ kararı olduğunu söyledi. Abla Tamaç, şunları anlattı:
“Uyuşturucu satıcılığından sabıkalı olduğu söyleniyor. Umut’un geçmişte silah yakalatmaktan dolayı bir sabıkası var. Onun dışında sabıkası yok. Uyuşturucu bağımlısı. Kullanıyor ama satmıyor. Şu an yoğun bakımda. Polis kasti olarak kardeşimi vurdu. Birinin uyuşturucu kullanıyor olması gidip onu kafasından vurabilirsiz anlamına gelmiyor. Havaya sıkıp o kurşunun şakaktan girip, yanaktan çıkması diye bir yerçekimi kanunu yok.”
‘Kimlik göstermemiş’
Kardeşinin bu kişiyi polis olarak bilmesinin mümkün olmadığını belirten abla Tamaç, şöyle devam etti: ‘Umut buraya gel’ derken kimliğini göstermeden çağırması, Umut’un onu polis olarak algılaması söz konusu değil. Umut, şizofren tedavisi gördü. Tam olarak tanı konmasa da tedavi oldu. Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde uyuşturucu tedavisi gördü. Raporu yok. Hastaneden taburcu oldu. Bir ay önce polisle birlikte kontrole gitti. Düzgün olduğu herhangi bir problemi olmadığı için aynı gün geri bıraktılar. Umut’un her ay Manisa’da hastaneye giderek polis kontrolünde doktor heyetine girmesi gerekiyor. Umut’un suçtan dolayı aranması veya yakalanması gibi hakkında verilmiş karar yok. Uyuşturucu kullanıp kullanmadığına dair hastaneye gidip heyete girmesi gerekiyor. İki ay önce de polisle birlikte gidiyor. Uyuşturucu kullanmadığına karar veriyorlar ve taburcu oluyor. Zorla götürülme kararı var, yakalanma veya araması bulunmuyor.”
Umut Tamaç’ın Kuşadası’nda yalnız yaşadığını belirten Pınar Tamaç, “Annemiz vefat etti. Sorunlu bir çocuk ama bu hiçbir şekilde polisin kafasına kurşun sıkmasını gerektirmiyor. Gerekiyorsa da belden aşağı kullanması gerekirdi” diye konuştu.
YORUMLAR