Cem Garipoğlu dün ilk kez hâkim karşısına çıkarken Münevver'in annesi, katil zanlısının gözlerine bakmak için bekliyordu. Duruşma Münevver'in kardeşinin 'şırıngalı tepki'siyle hareketlendi
12 Şubat 2010
İSTANBUL - Bakırköy Adliyesi’nin önü dün sabah saatlerinden itibaren hareketliydi. Pankart açan ‘Emekçi Hareket Partili kadınlar’ slogan atıyordu. Liseli öğrenciler üzgün ve meraklı halde belki de ilk kez bir duruşmayı izleyebileceklerini düşünüyordu. Gazeteciler mağdur ailenin etrafını sarmış, soru soruyordu. Adliyenin önü kalabalıktı çünkü dün Türkiye’nin en fazla konuştuğu cinayetlerden birinin, liseli Münevver Karabulut’un parçalanarak konteynıra atılması davasının ilk duruşması vardı. Vahşi cinayetin sanığı Cem Garipoğlu ilk kez hâkim karşısına çıktı.
Duruşma, Cem Garipoğlu cinayeti işlediğinde 18 yaşından küçük olduğu için Bakırköy 2. Ağır Ceza Çocuk Mahkemesi’nde görüldü. Cem Garipoğlu, saat 10.20 sıralarında cezaevi aracıyla adliyeye getirildi ve gazetecilerin görüntü almasına izin verilmeden içeri sokuldu. Sanık getirildiğinde adliye önü hareketlendi. Anne Nagehan Karabulut, “Onun gözlerine bakmak için bekliyordum” diyordu. Aile duruşma salonuna girerken CHP milletvekili Çetin Soysal da yanlarındaydı. Gazetecilerin yoğun ilgisi vardı. Karabulut’un arkadaşları da içeri girmek istiyordu. Ancak salondaki 24 sandalye dolunca mahkeme başkanı içeriye sadece aile, avukatlar ve ajans muhabirlerini aldı.
‘Bir yıl önce tanıştık’
Sanık Garipoğlu, gri bir kot pantolon ve beyaz gömlek üzerinde siyah kazak giymişti. Saç sakal tıraşı olmuştu. İlk önce kimlik tespiti yapıldı. Garipoğlu, lise öğrencisi olduğunu, gelirinin olmadığını söyledi. Ardından savcı iddianameyi özetledi. Sanığın etrafında jandarma ve polis etten duvar örmüştü. Neredeyse sanık görünmüyordu. Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, söz alarak, “Sanığın yüzünü göremiyoruz. Adil yargılama açısından sanığı görmek istiyoruz. Güvenlik görevlileri biraz açılsın” dedi. Görevliler biraz aralık bıraktı. Ve sonra Garipoğlu savunmasına başladı:
“Bir yıl önce Bebek’te tanıştık. Sonra sevgili olduk. Yedi sekiz kez evimize geldi, annemle tanıştı. Olaydan birkaç gün önce bize gelmişti, tartıştık. Bana hakaret etmeye başladı. Erkekliğime hakaret etti. ‘Sen nasıl erkeksin’ dedi.”
‘Şerefsiz’ diyerek fırladı
Tam bu sözün üzerine duruşma salonu karıştı. Münevver Karabulut’un ağabeyi 17 yaşındaki Enver Karabulut, asker ve polisin az önce araladığı boşluktan faydalanarak, fırladı ve “Şerefsiz yalancı, seni öldüreceğim” diye bağırdı. Sonra da elindeki içi sıvı dolu şırıngayı fışkırtıp, fırlattı. Ancak şırıngadaki sıvı, Garipoğlu’na değil, yanındaki polis ve gazetecilerin üstüne isabet etti. Salon karışınca hâkim, Cem Garipoğlu ve Enver Karabulut’u farklı kapılardan dışarı çıkarttırdı. Yaşananlar tutanağa geçirildi. Avukat Epözdemir, Enver Karabulut’un böyle bir şey yapacağını bilmediğini belirtip, yemin etti.
Bu olay üzerine duruşmaya kısa süre ara verildi. Şırıngadaki sıvının üzerine geldiğini söyleyen gazetecilerden bazıları, “Yanıyorum” deyince, sıvının ‘zehirli’ olabileceği düşünüldü. Sonra da ‘kezzap’ olduğu iddia edildi. Bu sırada Enver Karabulut Çocuk Şubesi’ne götürülmüştü. Açıklama baba Karabulut’tan geldi: “17 yaşında bir delikanlının yaptığı bir hatadır. Ne annenin ne benim ne yakın arkadaşlarının kesinlikle haberi yoktur. Gördüğüm kadarıyla o şey içindeki ufak bir idrardır.”
Gözaltına alındıktan sonra savcıya ifade veren Karabulut ise daha sonra serbest bırakıldı. Şırıngadaki maddenin ‘tuzruhu’ olduğu açıklandı.
Bu sırada duruşma sürüyordu. Garipoğlu da yarım kalan ifadesine devam etti, ancak yakalandığında verdiği ifadenin dışında, ‘yeni bir şey’ söylemedi:
“Olay tarihinde Münevver’in okuluna gittim. Birlikte eve geldik. Arka kapıdan girdik. Öpüştük sarıldık. Münevver lavaboya gitti. Telefonunu karıştırdım. ‘Sevgilim, canım’ yazılı mesajları gördüm. “Ben seni seviyorum. Bu mesajın önemi yok” dedi. Umursamaz tavrı beni kızdırdı. Deliye döndüm. Kendime geldiğimde Münevver’i ölü buldum. Onu cansız görünce kendimi de öldürmek istedim ama yapamadım. Evde bavula cesedi sığdırmaya çalıştım. Olmadı. Nalbura gittim. Testere aldım. Önce başını kestim, sonra gitar kutusuna koydum. Cesedi de bavula yerleştirdim. Korsan taksiyle Etiler’e gittim. Çöp konteynırına attım. Annem ve babamın sorularını geçiştirdim. Babam beni Beylikdüzü’ndeki lojmana götürdü. Hatırlamadığım biri gelip beni aldı. Altı saat yolculuk yaptık. Nereye gittiğimizi bilmiyorum. Yedi ay kaldım. 10 günde bir ihtiyaçlarım karşılandı. Sonra biri geldi, teslim olacağımı söyledi. Pişmanım.”
Cem Garipoğlu ifadesi boyunca yüzlerce kez “Hatırlamıyorum” dedi. “Gündüz mü gece mi?”, “İstanbul mu değil mi?”, “Ev mi apartman mı?” sorularını “Hatırlamıyorum” diye cevap verdi.
Ailece aynı dosyada
Duruşma sonunda mahkeme, Garipoğlu’nun anne ve babasının Bakırköy 4. Ağır Ceza’daki dosyasıyla bu davanın birleştirilmesine karar verdi. Mehmet Nida Garipoğlu için ‘cinayete iştirak’ten ‘ağırlaştırılmış müebbet’, firardaki Makbule Garipoğlu için ‘delilleri karartmak’tan beş yıla kadar ceza isteniyor.
YORUMLAR