Yerin 540 metre altında kalan 30 işçiye ulaşma çalışmaları 'iğneyle kuyu kazar' gibi ilerliyor. Yetkililer 'Dört gün daha ulaşamayız' dedi. Aileler bakanlara isyanda: Bu kader değil, ilgisizlik!
20 Mayıs 2010
Yaklaşık 400 işçinin gece gündüz çalışması fayda etmedi, işçi aileleri dünkü açıklamalarla daha da yıkıldı.
ZONGULDAK - Mehmet Şahin (Göçük altındaki Sadık Kocakaya’nın kayınpederi): Patlatma yapılmadan ölçümler yapılmış mı bakanım? Ben de madenden emekliyim biliyorum, onun için soruyorum.
Taner Yıldız (Enerji Bakanı): Ben sana söyleyeyim, yanlışım varsa ikaz et. Kimse gaz olduğunu bile bile patlatmaz.
Şahin: Bunları Zonguldak’ta çok yaşadık bakanım. Benim damadın yerin altında, bir hafta tatili yapmıyordu bakanım.
Dilek Kocakaya (Sadık’ın eşi, ağlıyor): Verin eşimi bana... O işyeri sahibi versin onu bana. Neden zamanında bakmıyorsunuz? Böyle bir şey olunca mı bakacaksınız?
Şahin: Bakanım bu tedbirler zamanında alınsa bunlar olmazdı. Madenden emekliyim, biliyorum neyin nasıl yapıldığını. Veriyorsunuz işi önüne, nasıl yaptığına bakan yok. Biz ondan çekiyoruz bu acıları. Zonguldak’ın kaderi aslında bu değil. İlgisizliğin kaderi bu. Burada herkes madenden emekli, yanlışım varsa söylesinler...
Yıldız: Birbirimizi bir anlayalım ama bak bir şey anlatıyorum ben.
Şahin: Benim kızım daha evleneli 11 ay oldu. Eşi şimdi göçüğün altında.
Yıldız: 12.59’da ölçüm yapılıyor. Patlatma yapılıyor. Gaz seviyesi karbonmonoksit seviyesi yükseliyor. Havalandırma başlıyor. Bir ara elektrikler kesiliyor. Bunların hepsini görüyoruz. 13.29’a kadar orası havalanıyor. Rahat çalışılacak bir ortama geliyor. Ama tam 13.29’da patlama oluyor.
Şahin: Madenci olarak biz biliyoruz sebebini de siz bilmiyorsunuz orası ayrı konu.
Yıldız: Sıkıntıyı paylaşmaya çalışıyoruz. Bir yandan da işler ilerliyor, çalışmayalım mı?
‘Eşim bu şirketi şikâyet edecekti’
Şahin: Niye çalışmayacaksınız, bırakın beni, ben gireyim çalışayım...
Yıldız: Bir yandan bilgimizi vereceğiz, bir yandan olayı aydınlatmaya çalışacağız.
Sadık Kocakaya’nın kız kardeşi: O göreviniz zaten, mecbursunuz.
Dilek Kocakaya: Su çekmeye yollanır mı bir adam? Zaten o elektrik teknisyeni. Bana ‘Aşkım orası karanlık beni tek başıma gönderiyorlar’ diyordu. ‘Ne yapayım, ikimizin geleceği için’ diyordu. Nerde şimdi, nerde benim canım? Bana ‘Bu şirketi şikâyet edeceğim’ diyordu. Ankara’ya mektup yazacaktık...”
‘Kurtarmada Avrupa’dan ileriyiz’
Zonguldak’ın Kilimli beldesindeki Türkiye Taşkömürü İşletmesi’ne (TTK) bağlı Karadon Maden Ocağı önünde pazartesi gününden bu yana yaşanan acı her geçen dakika artarken, feryatlar da tepkiler de büyüyor. Ailelere sık sık bilgi veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile bir işçi yakını arasında yaşanan yukarıdaki diyalog, tepkilere sadece bir örnek. Üstelik dün yetkililerden, yerin 540 metre altında kalan işçilerin ailelerini en kötü duruma hazırlarcasına bir açıklama geldi: İşçilere dört günden önce ulaşamayız...
TTK Genel Müdürü Burhan İnan, patlama yerine yaklaşıldıkça şartların zorlaştığını, yeni bir kömür göçüğüyle karşılaşıldığını söyledi. İnan, “Bu kömür göçüğünün ardındaysa ne olduğu belli değil” dedi. İnan, kurtarma çalışmaları konusunda TTK’nın Avrupa’dan daha olduğunu da savundu.
Karadon’daki göçük için, bu ocağa yeraltından bağlı bulunan Gelik Ocağı’nda kurtarma çalışmaları sürüyor. 400 kişi ekipler halinde çalışıyor. Yerin altında kömür çıkarılan galerilere giden 5.5 metre genişlikte ve 4.5 metre yükseklikte ‘ana yol’ denilen ve tavanı ‘C’ şeklinde bir tünel bulunuyor. Göçük, ‘Bolu Tüneli’ne de benzetilebilecek bu anayolda oldu. Tünelin göçen yerine, yeni bir tünel açılarak işçilere ulaşılmak isteniyor. Yeni göçüklerin oluşmaması için, yeni bir galeri açılır gibi, ‘C’ şeklindeki demir bağlar yarımşar metre aralıklarla konularak ilerleniyor. Bu bağların aralarına da taş düşmesin diye kütükler yerleştiriliyor. Ancak göçükteki büyük kayalar çalışmaları yavaşlatıyor.
Kurtarma ekipleri zaman zaman kafesle (asansör) yukarı çıkarak dinleniyor. Mahsur kalan işçilerin yakınlarının gözü kulağı bu işçilerde. Üstünde beyaz tulumu, yüzünde kömür karası olan bir mühendis kafese binmeden önce “Yeraltı buraya benzemiyor. Şartlar çok zor. Elimizden geleni yapıyoruz ancak büyük kayalar var. Zor ilerleniyor” diyor.
***
Madenci baba: Çalışma şartları çok kötüydü
Ahmet Alkin, “Kurtulma şansları yok” diyor.
Madende oğlu Erdem ve Ahmet Karabektaşoğlu ile Adem Çengel adlı iki damadı mahsur kalan Ahmet Alkin umutsuz: “Ben de yıllarca madende çalıştım, onların ne durumda olduklarını çok iyi biliyorum. Allah’tan ümit kesilmez ama tecrübelerime dayanıyorum, kesinlikle kurtulma şansları yok.”
Çok kaza atlattılar
Damadı Çengel’in annesinin yatalak olduğundan henüz oğlunun durumunun kendisine bildirilemediğini anlatan Alkin, çalışma şartlarından yakınıyor:
“ Tecrübelerime dayanıyorum, kesinlikle kurtulma şansları yok. Çok sağlıksız ortamda çalışıyorlar. Oğlum ve damatlarım aynı ocakta birçok kaza atlattı. Orada sürekli iş kazaları oluyor. Onların her ocaktan çıkacakları saatte telefonla arayıp sağlık durumlarını sorardım. Çünkü ne kadar sağlıksız ortamda çalıştıklarını biliyordum. Şimdi ailelerine ben bakmak zorundayım. Olayın meydana gelmesinden itibaren burada bekliyoruz, çıkana kadar da bekleyeceğiz. Bizim çocuklarımız ölebilir ama burada gerekli tedbirler alınsın, ekmek parası için yerin metrelerce altına giren gençlerimiz ölmesin.”
6 Haziran için düğün davetiyeleri basılmıştı
Sevim Güçlücan nişanlısını bekliyor...
Göçük altında kalan işçilerden Veli Akyüz’ün nişanlısı 26 yaşındaki Sevim Güçlücan ocak ağzında, yeraltından müjdeli bir haber bekliyor. 6 Haziran’da nişanlısı ile evleneceklerini belirten Güçlücan, “Patlamadan bir gün sonra gelinliğimi almaya gidecektik. Düğün davetiyelerimizi bastırmıştık. Ancak dağıtamadık. Tek ümidim nişanlımın sağ salim çıkması” diyor.
Mühendis ikinci kez göçük altında...
Ramazan Yavuz’un teyzesi ocaktan ayrılmıyor.
Göçükte mahsur kalan maden mühendisi 27 yaşındaki Ramazan Yavuz’un dört yıl önce Denizli’de özel bir maden ocağında çalışırken göçük altında kaldığı ve yaralı kurtarıldığı ortaya çıktı.
Ocak ağzında yeğenine kavuşmayı bekleyen teyze Ayşegül Terzibaşoğlu’nun gözyaşları dinmiyor: “Yeğenim dört yıl önceki göçükten üç saat sonra yaralı olarak kurtarılmıştı. Şimdi ikinci kez göçük altında kaldı. Umutlarımız azalsa da yeğenime kavuşacağımı ümit ediyorum.”
YORUMLAR