Romanların çoğu 35 yıldır sürüldükleri Selendi'de yaşıyordu. Çoğu tütün işçisi. 'Artık ölsek de dönmeyiz' diyorlar. Çocukların aklı ise Selendi'de kalan kuşları ve köpeklerinde. Valinin onlara kâğıt imzalattırdığını, 'Siz hiç aynaya baktınız mı, önce aynaya bakın' dediğini anlatıyorlar
09 Ocak 2010
Gördes’te yemek vakti. Sonraki istikamet Salihli.
FOTOÐRAFLAR: SERKAN OCAK
MANİSA - Derme çatma bir dernek binası... Adı ‘Şen Romanlar Derneği’ ancak içerideki görüntü Romanların alışıldık ‘şen’ görüntülerinden uzak. Çünkü buradakiler Selendi’den sürgün edilip Gördes’e gelen Romanlar. Oda başına en az 10-15 kişi düşüyor. Yanmayan sobanın başında, geçen salı yaşanan saldırının muhabbeti yapılıyor hâlâ. Büyükler bunları konuşurken, gözlerinden korku okunan çocukların tek derdi ise Selendi’deki evlerinde bıraktıkları kedileri ve güvercinleri. Kaymakamın getirdiği iki kap yemeğin önünde 76 Roman oturuyor. Son olarak Manisa Valisi Celalettin Güvenç’in ‘Geri dönsünler, koruruz’ teklifi ulaşıyor. Romanlar, “Ölsek de dönmeyiz, istenmediğimiz yerde yaşamayız” diyor.
Yılbaşı gecesi Manisa’nın Selendi ilçesinde yaşanan olaylar tüm Türkiye’nin ilgi odağı haline geldi. Kahvehanede önce sigara yasağı diye iddia edilen ancak ardından ‘Cingene çay vermiyoruz’ kavgası olduğu anlaşılan olayların ardından 76 Roman vatandaş ilçeden taşlı, sopalı, silahlı bir saldırıyla Gördes ilçesine gönderildi.
Selendi’den sürülen Romanlar, yaklaşık 35 yıldır burada yaşıyordu. Çoğu tütün işçisi. Kışları ise çoğu hurdacılık ve seyyar satıcılıkla geçimini sağlıyor. İki gündür Gördes’te bulunan Romanlar olayları MHP’li ilçe belediye başkanının ateşlediğini, valinin ‘kendi rızamla gidiyorum’ diye kâğıt imzalattığını ve “Siz aynaya baktınız mı hiç” gibi sözler söylediğini anlatıyorlar.
Ercan Koca, “Saldıranların arasında komşularımız da vardı” dedi.
Tamirci Kemal’e selam
Süleyman Koca, Selendi’ye yerleşen Romanların en eskilerinden. Koca, 35 yıldır yaşadığı Selendi’de bugüne kadar bölge halkıyla aralarından herhangi bir problemin bulunmadığını anlatıyor:
“Halk büyük bir galeyana geldi. Yine de kızgın değilim. Yıllarca Selendi bizden memnundu, biz de Selendililerden. Yaşananlar birkaç kişinin yüzünden yaşandı. 1992 model minibüsüm vardı, ters çevirdiler üzerine benzin döküp yaktılar. Olsun, yıllardır biz barış içindeydik, Allah yine verir. Selendi halkına kızmıyorum. Tamirci Kemal’e, Bilal’e selamımı iletin. Ben oyumu şimdiki Belediye Başkanı Nurullah Savaş’a verdim. O bizi arkamızdan vurdu. Anons ettirdi ve halk galeyana geldi. Dört oğlum var, bugüne kadar hiç kimseyle kavga bile etmedi. Ben 35 yıldır adliyeye gitmedim. Artık Selendi’ye dönemeyiz. Güvenliğimizi sağlayamazlar.”
Nurcan Koca ise dava açacak: “Üç çocuğumun hepsi ağlıyordu. Evi ateşe verdiler. Yanan evden zor kurtulduk. Jandarma olmasa ölecektik. Dava açmayı düşünüyoruz.”
Ercan Koca da “Biz Selendi’den dışlandık” düşüncesinde: “Evimize saldıranlar çiçekle gelip özür dilemedikten sonra bir daha oraya dönmeyiz. Saldıranlar arasında komşumuz da vardı. Vali kaç gün bizi koruyacak? Şerefiye bakkala 40 TL borcum vardı. Nasıl ödeyeceğimi dahi bilmiyorum. Zaten cüzdanım da evde çekyatın altında kaldı.”
Sepetçi ailesi camları kırılan minibüsle kilometrelerce yol tepti.
Minibüsü hasar gören Seyfettin Sepetçi ‘dönmeyiz, dönemeyiz’ diyenlerden:
“Minibüsümün bütün camları kırıldı. 180 kilometre yolu dona dona ailemle bu minibüste geldik. Kayınbiraderim bizi ağırladı. Bir odada 20 kişi yattık. Artık ne olursa olsun geri dönemeyiz.”
Dilek Özer ailesi için korkuyor: “Çocuklar eve gelecek, okula gidecek, bakkala gidecek. Vali mi takip edecek, polis mi? 3 bin kişi üzerimize taşlarla, sopalarla geliyordu. Bunu gören oraya geri döner mi?”
Gülhanım Sepetçi de “Can güvenliğimizi sağlayamazlar, dönemeyiz” diyor.
Hakkı Çelik’in duruma biraz şaka biraz da gerçek bir teşhis koymuş: “Ölsem de dönmem, gidersem zaten ölürüm.”
30 yıldır Selendi’de yaşayan 70 yaşındaki Fadime Demirci de, “Bundan sonra da artık orada yaşamak istemem” derken Hediye Sepetçi ‘boş kâğıdı’ anlatıyor:
“Vali bizden kâğıtları imzalamamızı istedi. ‘Canınızı böyle kurtarabiliriz’ dedi. Karakolda hepimiz bir aradaydı. Bir de ‘Siz önce aynaya bakın’ dedi. Bazılarının okuması yoktu, boş kâğıda imza attı, bazıları da ‘kendi isteğimizle gidiyoruz’ diye yazdı.”
Şen Romanlar Derneği... Sığınanların şen olduğu söylenemez.
Hamza Uçkun altı yaşında. Ancak olayları hâlâ sıcağı sıcağını anlatabiliyor: “Bağıra bağıra geldiler. Camları kırdılar. Arabayı dereye attılar. Silah sesi duyunca korktum. Buzdolabının arkasına saklandım.” Zihinsel engelli Barış Sepetçi rehabilitasyon merkezine gidiyor. Olayları şöyle anlatıyor: “Silahlarla üzerimize geldiler. Korktum, çok ağladım. Bacalığa saklandım. Taşlar eve geliyordu. Eve girecekler diye çok korktum.”
Berivan Koca da yaşadıklarını “Çingenelere ölüm diye bağırıyorlardı. Bir de Allahü Ekber’ diyorlardı. Sopaları vardı” diye anlatırken, ikinci sınıf öğrencisi Nevrigül Koca korkudan döşeğin altına girdiklerini söylüyor. Beş yaşındaki Hakan’ın derdi Selendi’de kalan güvercinleri, Ercan’ın aklı ise ‘Arap’ isimli köpeğinde...
YORUMLAR