Zirvenin son günü Bella Center'da lider kaynıyordu. Ülkelerin maddi yardım almak için uğraştığı zirvede Gül de Türkiye'nin ne verebileceğini değil, ne alması gerektiğini anlattı
19 Aralık 2009
KOPENHAG - Birleşmiş Milletler 15. İklim Değişikliği Zirvesi ’nin son gününde, konferans binasının içinde ne kafasına koala maketi takan bir Avustralyalı, ne ‘vejetaryen olursanız dünya kurtulur ’ diyerek tavuk kılığına girmiş bir Güney Koreli ne de yürüyen kurumuş ağaçlar vardı. Sivil toplum örgütleri dünya liderlerinin konuşacağı zirvenin son iki gününde Bella Center ’a alınmadı. ‘Yok, ben illa içeriye gireceğim’ diyenlere de Danimarka polisi köpeklerini ve coplarını kullandı.
Ortalıkta sadece devlet liderleri, onların korumaları ve binlerce basın mensubu vardı. 192 ülke lideri bir araya gelince de öğle yemeği yerken önünüzden Britanya Veliaht Prensi Charles gibi ünlü isimlerin geçiyor olması çok doğaldı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de konuşmasını yaptığı önceki gün genel kurul salonunda onlarca devlet lideri yan yana oturuyordu. Gül, Ürdün, Kıbrıs, Orta Afrika Cumhuriyeti devlet başkanlarının konuşmasının ardından kürsüye çıktı. Tüm liderlere yaklaşık beş dakika süre verilmişti. Gül de beş dakikayı biraz geçen sürede kurmayları (Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Müsteşar Prof. Hasan Zuhuri Sarıkaya, Büyükelçi Mithat Renge) ile hazırladıkları dört sayfalık konuşmayı okudu.
Aslında konuşmanın nasıl olacağı önceden belliydi. Ülkelerin yeni bir anlaşma konusundaki umutsuz açıklamaları Türkiye’nin konuşmasını da şekillendirdi. Ve iklimle mücadelede net bir hedefin belirlenmediği, Türkiye’nin ne verebileceği değil, ne alabileceği, ne alması gerektiği gibi genel konulara ve Türkiye’nin şartlarına değinen, bu arada ‘Türkiye’de su forumu yapıldı, 33 bin kişiyi ağırladık ’ gibi atıfların da yapıldığı bir konuşma metni hazırlanmıştı.
Marmara Üniversitesi’nden zirveyi başından beri takip eden, uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Semra Cerit Mazlum, Türkiye’nin iklimle mücadelede ne yapacağı konusunda belirsizliğin devam ettiğini belirterek şunları söyledi:
“Liderler konuştu ancak kimse bağlayıcı şeyler söylemedi. Ancak asıl müzakereler açık olmayan platformlarda yapılıyor. Türkiye’nin müzakere heyeti yoğun bir çaba sarf etti. Ek-1 ülkelerinin hepsi gelişmiş ülke olarak değerlendirilemez. Gül bunu belirtti. Hükümetin zaten rakam açıklamak gibi bir durumu olmayacaktı. Belirsizliği devam ediyor. ”
Çevresel Bölge Yönetimi REC Türkiye’nin direktörü Dr. Sibel Sezer Eralp de Türkiye’nin pozisyonunun sıkıntılı olduğunu belirterek, “Eğer EK-1 ’de olursa maddi yardım alması zor. Burada herkes para almak için uğraşıyor” dedi.
3 derecelik felaket senaryosu
Zirvenin başladığı günden bu yana iklim orucunda olan Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Dr. Uygar Özemsi ise Gül’ün konuşmasının hayal kırıklığı yarattığını savunarak, “İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerin başında gelen Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda lider olmalıdır. Sayın Gül’ün hedef açıklayamamasının altında, kimi bakanlıkların yeterli çalışmayı yapmamış olması yatmaktadır. Sadece enerji sektöründe yüzde 25’lik bir karbon gazı azaltımı yapmak mümkün. Çevre Bakanı’nın açıkladığı yüzde 11’lik indirim Güney Afrika veya Meksika ile karşılaştırınca gülünç. Asıl sorun, önceki akşam basına sızan belgede belirtilen hedeflerle küresel ortalama sıcaklıkların üç derece artacak olmasıdır. Bu belge üzerinde uygarlık tehlikeye girecek. Afrika yerle bir olurken hayatta kalmamızı sağlayan dünya ekosistemleri çökecek” diye konuştu.
YORUMLAR