2002'de MİT'e gönderilen 'Ergenekon'u ihbar' mektubu mahkemede: Askeri kimliği de kullanarak menfaat odakları oluşturmuşlar. Bir tarafta Veli Küçük, bir tarafta Sedat Peker
09 Haziran 2009
İSTANBUL - Ergenekon adını ilk kez Başbakanlık Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) bildiren ihbar mektubu Ergenekon davasına bakan mahkemeye ulaştı. MİT’e 3 Temmuz 2002’de kendisini polis olarak tanıtan biri tarafından yazılan isimsiz mektup sanık avukatlarına dağıtıldı. Mektupta, ‘Bu zihniyet askeri kimliğini de kullanarak kendi etrafında belli sivil menfaat odakları oluşturmuş, bu çerçevede devlet için, millet için diyerek birbirlerini besliyorlar” gibi ifadeler yer alıyor.
Savcılık MİT’e belge sordu
Ergenekon savcıları, soruşturmanın başladığı 12 Haziran 2007’den sonra MİT’e ‘Ergenekon’ hakkında ellerinde bir bilgi olup olmadığını sordu. MİT, savcılara gönderdiği cevap yazısında müsteşarlığa, 3 Temmuz 2002’de posta kanalıyla isimsiz bir ihbar mektubu ile ekindeki altı CD’nin gönderildiğini bildirdi. MİT ayrıca, bu CD’lerde yer alan Ergenekon-Lobi projesi ve diğer dokümanların yanı sıra, Tuncay Güney’in iddialarının tetkikiyle birlikte bir kitapçık hazırlandığını, bu kitapçığın 10 Temmuz 2003’te Genelkurmay Başkanı’na, 19 Kasım 2003’te de Başbakan’a iletildiğini açıkladı. Bu kitapçıkta, Ergenekon yapılanmasıyla ilgili olduğu belirtilen ve aralarında eski Genelkurmay başkanlarının da olduğu iddia edilen 69 kişilik bir de şema hazırlanmıştı.
Önce ekteki CD’ler gönderildi
MİT’e gönderilen bu ihbar mektubu ve CD’ler gerek soruşturma süresince gerekse Silivri’de Ergenekon davasının görüldüğü 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde çok kez tartışıldı. Tuncay Güney’in bilgisayar yedeğinin olduğu söylenen ihbar mektubunun ekindeki CD’ler geçen hafta mahkemeye gönderildi. ‘Ergenekon yapılanması’nın ortaya çıkmasında önemli bir noktayı oluşturan isimsiz ihbar mektubu ise dünkü duruşmada mahkemeye ulaştı.
İhbar mektubunda şunlar yazılıydı:
“Bu mektubu yazmadan önce çok düşündüm. Yaptığımın doğru olup olmadığı konusunda da çok emin değilim. Ancak sonucu itibariyle devletin menfaati söz konusu olduğundan yapılmasında bir sakınca görmedim. Sizler hala bizim gibi üzerinde oynanan menfaatleri doğrultusunda zaman mefhumu olmaksızın her an her yerde görev almak zorunda bırakılmıyorsunuz. Neyse kendi sıkıntılarımızı bir kenara bırakalım son dönemlerde meydana gelen olaylar hakkında konuşalım. Burada Ahmet şöyle yapmış Mehmet bunu demiş demeyeceğim. Ülke geleceğine şekil vermek isteyen ve bunu ülke ve millet mensupları varsa onları da cahillikle suçlayarak bu insanların kendileri için iyi olanı seçecekleri gibi bir sav ile kısacası ‘Benim için ama bana rağmen’ hareket eden bir zihniyet var. Bu zihniyet askeri kimliğini de kullanarak kendi etrafında belli sivil menfaat odakları oluşturmuşlar, bu çerçevede devlet için millet için diyerek birbirlerini besliyorlar. Bunlar açısından birinci nokta Türk olmak. İlginç bir yapılanmaları var. Alevi kesim ile ciddi temas halindeler; bir tarafta Veli Küçük diğer tarafta Sedat Peker, bir tarafta Deniz Kuvvetleri ile ciddi diyalogları var. Diğer taraftan jandarmanın organize ettiği siteyi Sedat Peker sahipleniyor.
Vatan, millet, Sakarya diyenlerden hukukun ve adalet sisteminin karşısına bu bahanelerle çıkanlardan kurtulmak memleketi kurtarmak demektir. Ne hikmetse biraz düzgün çalış birilerinin değil kanunun dediği ile hareket etmeye kalk fazla ömrün olmuyor. Yazmaya başlayınca yazacak şeylerin fazlalaştığını gördüm. Uzatmak istemiyorum. Daha önce Tuncay Güney denen herif gözaltına alındığında elde edilen bilgisayar yedeklerinin CD’sini almıştım. Ergenekon diye bir şeyden bahsediyor. Ama ne hikmetse kimse bu mesele ile uğraşmıyor. Adam memlekette anayasal düzeni yıkmak gibi bir faaliyetin içinde. Devlet gibi diğer Türki Cumhuriyetlerde de haltlar karıştırıyor. Sonunda cebini para ile doldurmanın derdinde ve devlet bu insanlara maaş veriyor. Çok düşündüm bu işin içinden çıkamadım. Bu itiraf ve belgeler ifadeler bizlerin elinde ancak polis olarak bir şey yapamıyoruz, yapmıyorlar, yapılmıyor. Uzun zamandan beri birinin bu işin önemini anlatacağını düşündüm. Ancak nafile. Bu nedenle sizlere bu CD yedeklerini gönderiyorum. İfade kasetlerini de alabilirsem göndereceğim. İnanın PKK, DHKP veya Hizbullah’tan hiçbir farkları yok.
Bu mektubun altında adımı koymak istemedim ancak resmi kimliğim bu işte teşkilatımı suçlar gibi bir hava sezilebilir.
...Lütfen bu mektupla beraber gönderdiğim CD’leri çok iyi inceleyin. Saygılar.”
YORUMLAR