07 Eylül 2008
İSTANBUL - Bağcılar’daki iftar çadırında yemekler mütevazı bir restoranı aratmıyor. Mönüde tutmaç çorbası, fındık köfte, bulgur pilavı, tulumba tatlısı; masalarda gazozlar, kolalar... Ancak oruç açmaya gelenlerin hikâyeleri birbirinden dramatik. Kimi köfteyi, kimi tulumbayı yemeyeli yıllar olmuş.
Bağcılar’da her akşam 2 bin 500 kişiye iftar veriliyor. İlçede genişçe bir araziye kurulan iftar çadırı pek çok ailenin bir ay boyunca derdine deva olacak. Çadır önündeki kuyruk ezandan yaklaşık iki saat önce başlıyor. Sıranın düzenli olmasını sağlayan demir korumaların arkasına yüzlerce aile, çoluk çocuk diziliyor. Güvenlik görevlileri sık sık uyarıda bulunuyor: ‘Sırayı bozmayın, çocuklarınızı yanınızda tutun.’ ‘Ailesi olmayan çocuklar çadıra alınmayacak.’
Sonra hüzünlü bir bekleyiş başlıyor. Her şey ezanla birlikte başlayıp 15 dakika sürecek birkaç tabak sıcak yemek için. Görevliler sıradaki yüzlerce insanı bir saat kala içeri alıyor. Bu manzara çadırın ön tarafından görünenler.
Bir de çadırın arka tarafından dağıtılan yemekleri almaya gelenler var. Bağcılar Belediyesi fakirlik kâğıdını onaylayarak maddi durumu kötü olan ailelere ramazan boyunca yemek yardımında bulunuyor. 20 aile evde bekleyen çocuklarına, hasta eşlerine yemek almak için burada. İçlerinden biri dokuz çocuğu olan orta yaşlarda bir kadın. Eşi ameliyat olduğu için çalışamıyor. Çocukların en büyüğü liseye, üçü ilköğretime gidiyor, diğerleri ise henüz okul çağına gelmemiş. Yılbaşından beri kirayı ödemiyorlar. Yemek açısından bir ay boyunca kafaları rahat. Ancak barınma konusunda ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlar.
Başkan o kibrit ne oldu?
Yeniden çadıra dönüyoruz. Ezanın okunmasına dakikalar kala masalardaki tencerelerde yemekler hazır. Masanın en başında oturan servis hizmetinden sorumlu. Masaların birinde tekerlekli sandalyede oturan 58 yaşındaki Erbay, 20 yıl önce felç geçirmiş. 400 YTL emekli maaşı var, kiracı. Şenol teyze, Bağcılar Belediye Başkanı’na sitem ediyor: “Geçen yıl yine iftar çadırında başkana yakacak odun ve kömür yardımı talebinde bulundum. Başkan da elindeki ‘kibrit kutusu’na adımı yazdı. Arayacağını söyledi ancak aramadı.”
64 yaşındaki Osman Küçükyılmaz’ın derdi ise çocukları:
“Tek başıma yaşıyorum. Ev benim ancak hiçbir gelirim yok. İki oğlum bana bakmıyor. Kızımsa bazen gittiğimde yemek veriyor. Ayağım sakat. Bazen odun kırarak para kazanıyorum. O da birkaç YTL. Onunla da geçen üzüm aldım. Evde tek yiyecek üzüm olduğundan, sahurda da üzüm yedim.”
Gülizar Kör ise iki torununu alıp gelmiş iftar çadırına. Çünkü kızı hâlâ işte. 30 yaşındaki Leyla Şakar’ın da 10 ve sekiz yaşlarında iki çocuğu var. Eşiyle ayrılmış ancak hiçbir nafaka alamıyor. Sadece bir eve temizliğe giderek para kazanabilen Şakar, 250 YTL kira ödediği bir evde kalıyor. Tek isteği çocuklarına sahip çıkılması.
Şenlik de eksik değil
Ezanın ardından büyük bir sessizlik hâkim. 15 dakika boyunca sadece kaşık sesleri duyuluyor. Ardından çadır hızla boşalıyor. Ancak çadırın kurulduğu bölge bir ay boyunca ramazanda tam bir şenlik yeri. Kimi tok karınla eve dönmenin sevincini yaşıyor, kimi lunaparkın yolunu tutuyor.
YORUMLAR