Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

Anadolu Ateşi, Troya efsanesiyle şahlanıyor

"Yüzde 100 Anadolu kültürünün ürünü" diyor Mustafa Erdoğan, Troya Savaşları için.

05 Nisan 2008

İSTANBUL - "Yüzde 100 Anadolu kültürünün ürünü" diyor Mustafa Erdoğan, Troya Savaşları için. Yüzyıllardır Troya soyunun devamı olmakla övüne övüne bitiremeyen Yunan, İtalyan ya da diğer Frenk ahalisinin aksine...
Binlerce yıllık bir efsaneye, Çanakkale Boğazı'nın her iki yakasında cereyan eden bir mücadele ve 16 bin dizelik İlyada Destanı'na konu olan 'Troya Savaşları', Anadolu'da, gerçek ve gerçeküstü sahneleriyle yeniden can buluyor. 1999'da kurduğu Anadolu Ateşi'yle Anadolu'ya yeni bir dans kültürü kazandıran Erdoğan, dört yıldır hazırlıklarına devam ettiği Troya'yı 8 Nisan'da izleyici karşısına çıkaracak. Antik Troya kazılarında bulunan eserlerle birebir uyan kostümler, başlıklar, kılıçlardan çıkan kıvılcımlar, uçarak gelen tanrılar, sahne altından yükseler askerler, Hektor, Agamemnon, Helena, Paris, Akhilleus, Tanrı Zeus ve savaşa konu olan bir aşk hikâyesi...
Barış teması öne çıkacak
Akhalılarla Troyalılar arasında gerçekten savaş oldu mu? Troya bir Anadolu efsanesi mi? Dahası, İlyada şairi Homeros hayal ürünü müydü? Tarihçiler ve arkeologlar arasındaki tartışmalar süredursun, Anadolu Ateşi'nin Troya'sı bir destanı gerçeğe dönüştürüyor ve evrensel bir temayla son buluyor: Barış.
Dünyanın en iyi dans topluluğu olma yolunda ilerleyen Anadolu Ateşi, yeni projeyle tüm dünyada ses getireceğe benziyor. Dünyada ilk kez sahnede yedi kişi aynı anda uçacak. (Bundan önceki rekor dörttü.) Erdoğan'ın, İlyada Destanı'ndan esinlenerek yazdığı 'Troya'nın ikinci versiyonuysa savaşın geçtiği Antik Troya şehrinde bir yıl sonra sahnelenecek, bu kez gösteride gerçek atlar kullanılacak. Projeyi Anadolu Ateşi'nin Genel Sanat Yönetmeni ve mimarı Erdoğan'la konuştuk.

İlk proje için 'Modern dans ve balenin katkısıyla hazırlanan tiyatral dans' demiştiniz. Troya'yı nasıl tarif ediyorsunuz?
'Troya', bir hikâyeye fokuslanmış, ama yine sonunda Anadolu'nun olduğu şahane bir 'birlik' hikâyesi. Temel çizgimiz, dilimiz ve benim koreografik yaklaşımım bu. Tiyatral ve modern unsurların dönem dönem öne çıktığı olur, bazı yerlerde de geleneksel motifler öne çıkar. Asıl iddiamız 'Troya'nın bir Anadolu efsanesi' olduğunun altını çizmek.
Yerel adımları olabildiğince eskisinden öngörülebilir bir tarihten itibaren ele alarak sahneye getirmek. Antiğe kadar giden bir gelenekselden, günümüzün modernine kadar gelen bir yelpazede sahnelemek. Geleceği kurmak için geçmişi çağırıyoruz. Geçmişin ayak seslerinden hareketle figürler üretiyoruz.

Troya, Batı veya Anadolu kültürüdür tartışması var mı?
Böyle bir tartışma arkeolojik anlamda var. Özellikle İtalyanlar kökenlerinin Troyalı olduklarını öne sürerler. Yunanlılar atalarının sürdürücüsü olduklarını hep söyler. Ta ki Profesör Manfred Korfmann, Troya'yı kazıncaya kadar. Troya'nın bir Hitit uygarlığı, bir lobi kültürü olduğunu tüm dünyaya ispatladı. Burada genetik bir yaklaşım değil kültürel bir yaklaşım söz konusu. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir ne diyorsa, ya da bunlardan önce Mustafa Kemal ne söylediyse aynı şeyleri söylüyoruz. Anadolu'daki bütün kültür katmanlarının sürdürücüsü, sahipçisi ve mirasçısıyız. Troya, yüzde 100 Anadolu kütürüdür.

Proje 'Troya' filmiyle aynı anda çıkacaktı, neden uzadı?
Çok engel çıktı. Maddi problemler vardı. Vodafone, Gloria Otelleri ve Garanti Bankası'ndan destek aldık. 'Troya' hikâyemiz, neredeyse Troya kadar eski. Troya savaşı dokuz yıl sürdü, bizim Troya maceramız da fikri kurgudan ele alırsak dokuz yıl sürdü. Ama tam savaşın bittiği dönemde sahneye çıkıyoruz. Biz bu savaşı bitirdik ve kendimizce kazandık. Barış destanına döndürdüğümüz projeyle insanların karşısındayız. İlk medeniyetler savaşı güncel mesaj yüklemeleriyle barışı sağlıyor.
Gösterinin biletleri Biletix'te...

* * * * *
'Bu hikâyenin bize ait olduğunu anlayacaklar'
Troya'yı bu kadar çarpıcı kılan nedir?
Troya ile ilgi hemen hemen ne yazıldıysa okumaya çalıştık. Kostümleri yapan tüm birimler Troya'ya yoğunlaştılar. Tarih danışmanımız, Troya'yı halen kazan Arkeolog Doç Dr. Rüstem Aslan bize yol gösterdi. Anadolu Ateşi bünyesinde, tarih danışmanı bulunan dünyadaki tek topluluktur. 2 bin 500 kostüm bu şekilde ortaya çıktı. Tamamı el işi. Her bir kostüm parçası tarihi bir eserdir. Bir Hollywood filmi yapmadığımız için çok fazla şova yönelmedik. Daha tiyatral bir akışımız var. Gerçeküstü sahnelerde sağlam bir ışığın, kullanılan tekniğin desteğiyle anlatmak istediğimiz hikâyeyi sergiliyoruz. Dünya standardını yakalamış durumdayız.

Gösteri sonrasında insanlar 'Evet, Troya bizim kültürümüz' diyecek mi?
Anadolu Ateşi nasıl bir Türkiye klasiğine dönüştüyse, Troya da bir dünya klasiğine dönüşecek. Troya'yı izleyenler 'Evet bizim hikâyemiz ve bu hikâye böyleymiş' diyecek. Anlatılan hikâyenin onlara ait olduğunu kavrayacaklar. İnsanlar Troya'nın öyküsünü bilse de Troya'yı Yunanistan'da bir ada sanıyorlar. Bizim anakaramızda, Anadolu'da olduğunu dünyaya duyuran bir oyun olacak.

Anadolu Ateşi 'Sultans Of The Dance' adıyla 1999'da kuruldu. Dünyada buna benzer Lord of the Dance, River Dance gibi gruplar ayakta kalamadı. Anadolu Ateşi ise yoluna devam ediyor...
Fedakârlık ve inançla ayakta duran bir grup. Dönem dönem maaş veremediğimiz, para alamadığımız oldu. Sadece bilet geliriyle geçinen bir topluluk. Bazen ben bile şaşırıyorum. Bu iş, tutkuyla ilgili. Yaşam biçimi böyle olmalı. Böyle düşünen insanlarla sürdürdüğümüz için ayaktayız. Kurulduğundan beri topluluğa 500 kadar dansçı geldi gitti. Bu yaklaşımları paylaştığımız, dünyadan çok talep aldığımız için gemi yoluna devam ediyor.

* * * * *
Provalarda dansçıların 170 kemiği kırıldı
150 adet robot kullanılıyor
Her gösteride 150 bin enerji vat harcanıyor
2 bin kostüm tasarlanıp dikildi
12 bin metre kumaş kullanıldı
450 çeşit kumaş kullanıldı
1200 metre bandaj kullandı
Dansçıların kırık kemik bilançosu: 170
Dansçıların saçlarına tutturulan toka sayısı: 3 bin 150
32 büyük askılık kullanıldı
Sahne büyüklüğü 1000 metrekare
Toplam 7 bin 200 saat prova yapıldı
Kostümlerde 5 bin 400 adet boncuk kullanıldı
Kostümlerin toplam ağırlığı 2.5 ton
Müzikler 5 bin 400 saatte yapıldı
850 adet başlık kullanıldı
300 adet özel ayakkabı tasarlandı
Kostümler 10 ayrı atölyede dikildi
200 adet dans ayakkabısı kullanıldı
500'er küpe, kolye ve bilezik takıldı
Fesler için 3 bin adet sarı lira kullanıldı
2 bin adet özel çiçek kullanıldı
3 bin 500 parça makyaj malzemesi kullanılıyor
2 bin 500 metre keçe kumaşı Özbekistan'da özel olarak dokutuldu
2 bin metre şifon elde özel boyandı
Proje 3.5 milyon avroya mal oldu.

  • Paylaş:
alternative title

YORUMLAR