"Gezi'de olanları anlamaya çalışanlar Occupy Wall Street veya Tahrir'e bakıyor. Oysa uzağa gitmeye gerek yok. Gezi ilhamını Anadolu'dan aldı, Tortum'da, Solaklı'da, Gerze'de ve daha pek çok yerde yaşananlardan aldı."
26 Haziran 2013
Gezi Parkı direnişinin temelinde başta parktaki ağaçların korunması istemi vardı. Ancak 28 Mayıs’ta başlayan polis şiddeti ve sonrasındaki gelişmeler olayların seyrini değiştirdi. Konu, meslek örgütleri ve çevreci sivil toplum kuruluşlarını aştı. Ülke geneline yayıldı. Yaşananların ardından bu kez de olup bitenleri TEMA, WWF
Türkiye
, Greenpeace, Doğa Derneği’nden dinledik. Onlara göre benzer sorunlar Anadolu’da yıllardır yaşanıyor. İnsanlar ne
zaman
bir dereyi, ağacı korumak için
iş
makinelerinin önünde dursa karşılarında polisi ya da jandarmayı buluyor.
‘Tıkanan damarlar Gezi’den aktı’
Greenpeace Kampanyalar Yöneticisi Hilal Atıcı: Gezi’de olanları anlamaya çalışanlar Occupy Wall Street veya Tahrir’e bakıyor. Oysa o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Gezi ilhamını Anadolu’dan aldı. Tortum’da, Solaklı’da, Gerze’de ve pek çok yerde benzer olaylar yaşandı. O güne kadar devlete karşı hiçbir başkaldırıda bulunmayan insanların birdenbire sokağa çıkması yeni bir şey değil. Çok şiddetli bir polis veya jandarma müdahalesiyle karşı karşıya kalmaları da yeni değil. Gezi’de yeni olan iki konu var. Başbakan’ın doğrudan muhataplığı üstlenmesi ve Gezi’ye olan desteğin hızla tüm Türkiye’ye yayılması. Bir yere bir yatırım yapmak istiyorsunuz. İnsanlara yeterince bilgi vermiyor ya da kafa karıştırıyorsunuz. Protesto haklarını da gasp ediyorsunuz. Sonra da onları aşağılıyor, fişliyor, korkutuyorsunuz. Bunlar bütün yerel çevre mücadelelerinin karşı karşıya kaldığı bir durum. Örneğin, Türkiye’de her üç kişiden ikisi nükleer santral yapılmasına karşı ama bu kolaylıkla göz ardı ediliyor. Türkiye’nin uzun süredir damarları tıkanmış gibiydi. Şimdi Gezi’den akıyor.
TEMA Vakfı Genel Müdürü M. Serdar Sarıgül: Olaylar olmadan önce destek için ‘Nöbetteyiz’ dedik ve ofisi Gezi Parkı’na kurduk. Sembolikti. O zaman TEMA önlüklerimizi giydik. Daha sonra Taksim Dayanışması kuruldu. ‘STK’lar meselesi olmasın, halk sahiplenmesi olsun’ diyerek markalarımızı, önlüklerimizi çıkardık. Demokratik, paylaşımcı, katılımcı bir şekilde çözülebilirdi. Baskı, polis meselesi başlayınca süreç çok kötü geçti. 120 kuruluşun bileşeni olduğu Tabiat Kanunu İzleme Girişimi ile birlikte Gezi Parkı’nda 15 bin gerçek imza topladık. Hiçbir TEMA’cı polise taş atmadı. Gaz yedik ama meydanlardaydık. Bizim direnişimiz farklıydı. Zulümle ilgili yurtdışında ilişkide bulunduğumuz kuruluşlara, BM’de üyesi olduğumuz sözleşmelere, sekretaryalara, STK ağlarına, doğa konusunda söz sahibi olan insanlara bilgilendirmeler yapıp destek istedik. Gönüllülerimizden de istedik.
Doğa Derneği Genel Müdürü Engin Yılmaz: Gezi Direnişi iradesini doğanın, toplumun ve bireyin özgürleşmesi için aynı anda ortaya koydu. Bu direnişin içinde yalnızca iktidar partisi için değil, diğer tüm siyasi partiler ve Türkiye’nin köhneleşmiş tüm oluşumları için önemli mesajlar var. Gezi’nin gençleri sadece Taksim’in çevresindeki barikatları yıkmakla kalmadı, yaşamlarımızın önündeki çok daha büyük barajları da ortadan kaldırdı. Bu direniş, Anadolu’nun dört bir yanındaki canlılara, derelere, ormanlara, göllere, ağaçlara şifa oldu. Gelecek zaman, bunu çok daha somut olarak gösterecek.
WWF Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak
WWF Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak: Gezi Parkı, her ne kadar oradaki ağaçların kesilmesiyle başlamış olsa da bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin tüm çevre sorunlarının konuşulduğu bir platform haline döndü. Bunun sebebi yıllardır çevresel ve sosyal açıdan muazzam olumsuzluklarla dolu projelere karşı olan yöre halkının, sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin ve ihtiyaçlarının göz ardı edilmesinden, çözüm yollarının tıkanmasından kaynaklanıyor. Gezi Parkı özelinde, buraya yönelik planların halkoylaması sonucuna bakılmaksızın iptal edilmesi gerektiğini savunuyoruz.
YORUMLAR